El sallamıyordum, boğuluyordum
Kimse duymadı onu, ölmüş olan adamı,
İnledi durdu gene de uzandığı yerde:
Sandığınızdan çok daha uzaktaydım
Ve el sallamıyordum, boğuluyordum.
Zavallı adam, ne de severdi dalga geçmeyi
Ama bak canından oldu şimdi
Çok soğuktu herhalde ve kalbi dayanmadı
Dediler.
Ah, yok yok, her zaman soğuktur çok
(İnledi durdu ölmüş adam uzandığı yerde)
Bir ömür hep çok ama çok uzaktaydım
Ve el sallamıyordum, boğuluyordum.
Sayılar
Bin elli bir dalga
İki yüz otuz bir martı
Yüz yirmi iki metrelik bir uçurum
Beş kilometrelik sürülmüş bir tarla
Bir ev
Dört penceresi dalgalara bakıyor
Dört penceresi sürülmüş tarlalara
Bir penceresi çatıda gökyüzüne karşı
Çatıdaki pencerenin göğünde bir martı
Şapka
Güzel şapkamı her şeyden çok seviyorum
Ve baktığımda güzel şapkamdan bir alyans görüyorum
Kral evlenecek benimle, benimsin diyecek herkesin huzurunda
Ve ben evlendikten sonra takıp şapkamı yürüyeceğim sarayın duvarında.
Amerikalı Bir Yayıncıya
Başka bir kitap yazmalısın diyorsun öyle mi? Ama bunu henüz yazdım.
Sebebi de kitabı çok beğenmiş olman öyle mi? O halde tekrar oku.
Değerli
Tüm şu gayri meşru bebekler…
Ah kızlar, kızlar,
Küçük aptal ucuz şeyler,
Neden bir değer biçmezsiniz kendinize?
Neden Hayır demeyi öğrenmezsiniz?
Kimse öğretmedi mi bunu size?
Bugünlerde artık kimse kimseye Hayır demeyi öğretmiyor,
İnsanlar Hayır demeyi öğretmeli birbirlerine.
Ah zavallı panter,
Ah sen, zavallı siyah hayvan,
Paris’te küçük çocukların gittiği bir okulda serbest gezip bir süre
Birden tekrar kafesinde buldun kendini
O muhteşem gözlerin nasıl da hayretle yuvalarından fırlıyor,
Bizleri suçlayan bir şey var orada,
Senin o kızgın ve masum gözlerinde,
Bir kafese hapsedilemeyecek kadar değerliyim ben
Diyen bir şey.
Ah şu gayri meşru bebekler!
Ah kızlar, kızlar,
Küçük aptal değerli şeyler,
Hayır demeniz gerekirdi, Hayır, değerliyim ben
Ve tekrarlamanız gerekirdi, değerli olduğum için
Hayır diyorum.
Bugünlerde artık kimse kimseye değerli olduğunu öğretmiyor.
Kızlar, değerlisiniz sizler,
Ve sen, sen de değerlisin Panter,
Ama yalnız kalırım diyor kızlar
Eğer “ben değerliyim” dersem ve o değerlidir demezse diğerleri
Yalnız kalırım ve yalnızlık iyi gelmez.
Elbette iyi gelmez yalnızlık ama değerlidir,
Ve eğer herkes söylerse bunu sonunda
İyi gelmeye başlar. Pantere gelecek olursak,
Eğer herkes değerli olduğunu söylerse
İşte bu ona iyi gelir.
Stevie Smith (1902-1971) Yorkshire’de doğdu. Babası Smith’in doğumundan kısa bir süre sonra karısını ve çocuklarını terk etti. 3 yaşındayken annesi ve kız kardeşiyle birlikte Kuzey Londra’nın banliyölerinden biri olan Palmers Green’de hayatının geri kalanını geçireceği eve taşındı. 16 yaşındayken annesini kaybetmesinin ardından, ölene kadar beraber yaşayacağı ve hayatındaki en önemli kişi haline gelecek olan teyzesi, Smith ve kardeşinin sorumluluğunu üstlenmek üzere yanlarına taşındı. İlk gençlik yılları itibariyle bağımsız bir hayat yaşamayı amaç edinen Smith, 1923’ten itibaren bir yayınevinde sekreter olarak çalışmaya başladı. 1957’de yayımlanan “El Sallamıyordum Boğuluyordum” kitabı üzerine yazan David Wright’a göre, döneminin en orijinal şairlerinden biri olan Smith’in eleştirmenler tarafından göz ardı edilmesinin sebeplerinden biri, şiirinin gerçek ya da uydurma herhangi bir akıma dahil edilemeyeceği gibi, çağdaşı olan şairlerin hiçbirinin şiiriyle de karşılaştırılarak tartışılamayacak olmasıydı. 1953’te geçirdiği bir sinir krizinin ardından emekliye ayrılan Smith, hayatının geri kalanında katıldığı şiir okuma toplantıları ve radyo programları sayesinde geniş okuyucu kitlelerine ulaşmayı başardı. 1966’da Cholmondeley ödülünü, 1969’da ise Kraliçe’nin şiir için verdiği altın madalyayı kazandı. Sylvia Plath’ın iflah olmaz bir hayranı olduğu Smith’in şiirleri, Philip Larkin’e göre, o dönemde yazılan şiirlerin yüzde doksan beşinden daha iyiydi ve hüznün verdiği yetkiyle konuşuyordu.