299
Did we disobey Him?
Just one time!
Charged us to forget Him –
But we couldn’t learn!
Were Himself – such a Dunce –
What would we – do?
Love the dull lad – best –
Oh, wouldn’t you?
299
İtaatsizlik ettik mi O’na?
İtaatsizlik ettik mi O’na?
Yalnızca bir defa!
O’nu unutmaya vazifelendirdik kendimizi –
Fakat bunu öğrenemedik!
Eğer kendisi – olsaydı böyle bir Ahmak-
Ne yapardık – biz?
Sevin alık delikanlıyı – en çok –
Ah, sevmez miydiniz?
314
“Hope” is the thing with feathers –
That perches in the soul –
And sings the tune without the words –
And never stops – at all –
And sweetest – in the Gale – is heard –
And söre must be the storm –
That could abash the little Bird
That kept so many warm –
I’ve heard it in the chillest land –
And on the strangest Sea –
Yet – never – in Extremity,
It asked a crumb – of me.
314
“Umut” o tüylü şey –
Ruha konan –
“Umut” o tüylü şey –
Ruha konan –
Ve öter sözsüz bir melodiyi –
Ve asla kesmez – hem de asla –
Ve en tatlısı – Fırtınada – duyulur
Çoklarının içini ısıtan –
Bu küçük Kuş’ un gururunu inciten
O fırtına oldukça şiddetli olmalıdır –
Onu en soğuk ülkede duydum-
Ve en yabancı denizde –
Fakat – asla – Istırap içinde bile,
Bir tek kırıntı istemedi – benden.