Erhan Altan’ın, Turgut Uyar’ın eşi Tomris Uyar’la gerçekleştirdiği söyleşinin yer aldığı Ben Koşarım Aşağlara, Koşarım isimli kitabının ikinci baskısı 160. Kilometre tarafından yayımlandı. Kitabın bu baskısında, Turgut Uyar’ın 1967 yılında Papirüs dergisinde çıkan bir yazısı üstüne, Türk Dil Kurumu’nun açtığı “Atatürk devrimlerini küçümseme” soruşturması hakkında karşılıklı yazışmaları yer alıyor. Bu baskıda ayrıca Turgut Uyar’ın çeşitli dönemlerde çekilmiş fotoğraflarına yer verilmiş. Şahin Kaygun’un objektifine konuk olmuş Turgut Uyar portreleri özellikle görülmeye değer.
Şiir ayrı bir dünya. Bir şairin bir şiirini okuyup etkilendikten sonra diğer şiirlerinin peşine düşmek kaçınılmaz. Tıpkı bir yazarın bir kitabında kendimizi bulduğumuzda, büyük bir heyecanla diğer tüm kitaplarının peşine düşmemiz gibi. Turgut Uyar şiiri ile tanışanların başına da bu gelmiştir eminim. Onun şiiri ile tanışınca sadece onun değil, İkinci Yeni’nin Edip Cansever’inin, Cemal Süreya’sının peşinden de sürüklenmemek elde değil. Tabii bu grubun ayrılmaz parçası Tomris Uyar’ın öykülerine de uğramadan olmuyor.
Bu üç şairin şiirlerini okurken, o şiirlere neden olan dönem, koşullar, olaylar, insanlar da merak ediliyor. Tomris Uyar’la yapılan bu söyleşi, hem Turgut Uyar ve İkinci Yeni şairleri hem de o döneme dair kısa bilgiler veriyor. Erhan Altan, kitabının sunuş bölümünde Turgut Uyar’ın kendisi için ne kadar önemli bir şair olduğunu vurgulayarak kitabını, bu şairin insani varlığının tamamen yitmesine küçük bir karşı koyma çabası olarak niteliyor ve şunları söylüyor: “Şiirlerin mutlaka şairlerin özgeçmişleriyle açıklanması gerektiğini, tematik ipuçlarının orada bulunmak zorunda olduğunu düşünenlerden değilim. Üstelik İkinci Yeni gibi kendini hemen ele vermeyen bir şiirde bunu tehlikeli de buluyorum, zira bu, şiirde öncelikle (şairi değil de) kendimizi arama özgürlüğümüzü geri plana itiyor. Diğer yandan bu tip çalışmalar Turgut Uyar gibi ülke şiirinin kristalleşmiş bir kişiliğinde sadece önü alınamayan bir merakı kısmen de olsa doyurmaya çalışmakla kalmayıp aynı zamanda sanat sosyolojisi gibi şiir üzerine düşünen tüm alanlara da malzeme sağlayabilir”.
Turgut Uyar okurken herkesin aklına bazı sorular gelmiştir. “Göğe Bakma Durağı”, “Eski Kırık Bardaklar” hangi koşullar içinde, hangi ruh hali ile yazmıştır? Akçaburgazlı Yekta’yı anlattığı şiirinde geçen “Birbirimizin ışıktan kaçıracak yerlerimiz yoktu. / Az ışıkta da çok ışıkta da değişmezdik. / Hep tıpkı kalırdık.” dizeleri nasıl da güzeldir, bu dizelere hangi duygular neden olmuştur? Turgut Uyar’ın dost çevresi kimlerden oluşurdu, nasıldı kimbilir o özenilesi dostluklar? Cemal Süreya ve Edip Cansever ile olan dostluğunun şiirlerine yansıması nasıl olmuştu acaba? Şiir dışında başka hangi konularla ilgilenirdi Turgut Uyar ve bu konuların şiirine etkisi olmuş muydu? Uyar’ın siyaset ile ilgili düşünceleri neydi ve şiirine nasıl yansımıştı? Şiirlerini nasıl yazardı? İlham konusunda düşünceleri neydi? Farklı dönemlerde yazdığı şiirlerdeki uslup ve biçim değişikliklerinin kaynağı neydi? Nasıl şiir okurdu? Örneğin söyleşinin bir yerinde Tomris Uyar şöyle diyor: “Varoluşunun nedenini hiçbir zaman bir şiire, bir şiir yapısına bağlamaz. Toplumsal yapıyla ilgili değişikliklere bağlar ve şiirinde onları anlatmak ister”. Turgut Uyar’a en yakın insandan, Tomris Uyar’dan bu bilgileri almak bir yandan merakımızı bir parça doyururken, diğer yandan hem Turgut Uyar şiirlerini tekrar okumaya hem de Turgut Uyar şiiri üzerine yeni okumalara heveslendiriyor okuyucuyu.
İnsanların, hele de sanatçıların, neyi nasıl yapacaklarını belirli kural ve düşünce kalıplarına hapsetmek isteyen zihniyet, maalesef zaman zaman her dönemde, her kurumda varolabiliyor. Turgut Uyar da, 1969 yılında Türk Dil Kurumu yönetiminde bulunan bazı kişiler tarafından benzer bir duruma maruz bırakılmış. Kitabın ikinci baskısına eklenen bu olay ile ilgili yazışmaların da kitabı okuyanların ilgisini çekeceğini düşünüyorum.
Kitapta fotoğrafların yer aldığı bölümde, Şahin Kaygun fotoğrafları kadar, Turgut Uyar’ın Tomris Uyar için elle ciltleyip imzaladığı Kayayı Delen İncir isimli kitabının kapak fotoğrafı da beni çok etkiledi.
Bugünlerde herkese yanlarında bir şiir kitabı taşımalarını, ne zaman dara düşseler açıp bir şiir okumalarını öneriyorum. İnadına umut, inadına sevgi, inadına özgürlük için. İnadına şiir; insanın direncini artırıyor.
edebiyathaber.net (19 Haziran 2013)