…61-2461-2461-2461-24…

 

ahmet

nasılsın ahmet

bilir misin ahmet

düşüyorum

 

düşüyorum sabahları

o aydın bulvardan aşağıya

bir tek ben varım orada

tutunamıyorum sokak lambalarına

 

pencereden içeri düşen güneş gibi değil

gözlerinden bana uzanan el gibi değil

yüklü bir kalp çarpıntısı gibi

aşağıya ve ileriye doğru

hızla kayboluyorum

ışıklar aşağıyı aydınlatmıyor

gözleriniz kamaşmış

 

ahmet

nasılsın ahmet

bilir misin ahmet

artık korktuğumdan değil

sadece üşüdüğümden titriyorum

kendimi tutuyorum

yanımda kimse yok

beni tutan kimseler yok

bir ceketim vardı yalnız

ona giydirmiştim

bir ceketi olmuştu

aldı

çekti gitti

 

ahmet

nasılsın ahmet

beni tutan kimse yok

sen de zahmet etme

görülecek bir şey yok

yuvarlandığım bu bulvar

karanlık

sokak lambaları

ellerini size uzatmış

elini sakın verme

çekerler

 

ahmet

ahmet düşüyorum

dönemeyeceğim

beni tutacak kimse yok

arayacak kimse de yok

sen de zahmet etme

kaldır kafanı

ve git buradan

düşüyorum

dönemeyeceğim

 

 

kuklacı için

 

kes

kopsun ipler

 

omuzlarımdan, dizlerimden

dirseklerimden, bileklerimden yakaladın beni

etten, kemikten bir kuklayım

kemiklerim gıcırdıyor

 

dönüp duruyorum

çarpıyorum her yere

kırıldım

çarpıyorum her yere

karanlık burası

çarpıyorsun beni her yere

ne sen görüyorsun ne ben

iplerim dolandı biribirine

kes

kopsun iplerim

kes iplerimi

gideyim

 

kes kopsun iplerim

serbest bir düşüş benim istediğim

kes iplerimi

iplerimden bir yelken dik kendine

suntadan bir kalbim var

al onu ve sar saati geriye

bir kayık yap kendine

aç yelkenini

git burdan

açıl açık, kayıp, hayal denizlere

kes işte

sen git burdan

ben de gideyim

gidebileyim

düşebileyim

serbest bir düşüş benim istediğim

 

boynum bükük

yere bakıyorum

aşağıya

karanlık burası

göremiyorum

göremiyorsun

çarpıyorum duvarlara

çarpma beni

kemiklerim gıcırdıyor

iplerim dolandı biribirine

serbest bir düşüş varlığım

fakat astın kuklacı beni

kes kuklacı

çarpma beni

bırak varolayım

bırak düşmeye devam edeyim

kopsun ipler

bırak varolayım

git kuklacı

gideyim

git kuklacı

gidebileyim

 

 

ye o naftalini

 

hava rüzgarlı

“görüşürüz”?

görüşürüz değil

dikkat et

 

hava öyle rüzgarlı ki

yağmur damlaları savruluyor

 

gözlüğümün arasından girdi bir damla

dikkat et

 

gözlük takacak biri miydim ben

bu yaşta hipermetrop oldum

sen aman kendine dikkat et

 

bunların gözler sağlam sanırım

sen koyverme

aman vapura binme

senin gözlüğün puslanırsa inemezsin

dikkat et

 

karşıda metroya binme

taksiye, tramvaya, minibüse, otobüse falan da binme

hatta sen en iyisi karşıya geçme

 

sıkıla sıkıla olsa da

önce maltepe’yi

sonra gebze’yi

en son da kocaeli’yi geçelim

evet evet

son ikisinin allah belasını versin

maltepe’nin de hatta

az daha gidip dodu’ya varalım

dodu’da kaybolalım

dodu diktir

dikkat et

beni düşürme

 

sıranın en sonundaki ocağın altına gömersin beni

üstüme biraz naftalin atarsın

sonra ben kaybolurum

sıvasız bir ev yaparsın kendine

suyunu ocakta değil

bahçede, kazanda kaynatırsın

sıvasız evinin odalarından

yalnız salonunda kalırsın

evinin terasında geçireceğin akşamların birinde de

yani hazırsan

gelir

özüne, bana, yanıma dönersin

naftalin atamayız sana ama

zaten kokuyorsundur

yaklaşmazlar

ama sen yine de dikkat et

ye o naftalini

 

Share on FacebookTweet about this on TwitterPin on PinterestShare on Google+Share on LinkedInPrint this pageEmail this to someoneShare on Tumblr