GÖT DELİĞİ SONESİ

 

Bir eflatun karanfil, buruş buruş kuytuda

Soluklanır, hicapla, kara yosunda saklı,

Bir hoş meyli bürümüş sevdanın ıslaklığı,

Akça pakça mabattan kovuğa varıncaya.

 

Vaktiyle ışıldayan ırmaklar şimdi yasta,

Acizdir süt katreler gaddar rüzgâra karşı,

Aşıp da boncuk kadar kor bakır topakları

Yitip giderler gözden kapkara bir yamaçta.

 

Düşümün dudakları kem girdaba sevdalı –

Ruhum arsız, kıskanır, yek düşen vücutları,

Kahrına kucak açmış yaban yaşların evi.

 

Sen azgın kara zeytin, övgüye kanan kaval,

Göklerden bir armağan, pralin akan kanal,

Sen nemlerde hapsolmuş dişi Kenan ülkesi!

 

 

Arthur Rimbaud & Paul Verlaine

 

 

 

GÖT DELİĞİ SONESİ

Soneye ve çevirisine dair tarihsel notlar, açıklamalar ve yorumlar

 

sonnet album 
Göt Deliği Sonesi [Sonnet du trou du cul] Arthur Rimbaud ve Paul Verlaine tarafından 1871 yılının Ekim ayında yazıldı. Klasik sarma uyak yapısına sahip sonenin ilk iki dörtlüğü Paul Verlaine’e, son iki üçlüğü Arthur Rimbaud’ya ait. 15 ya da 16 Ekim’de l’Hôtel des Étrangers’de yazıldığı tahmin ediliyor. Rimbaud o günlerde büyük ihtimalle Verlaine ve Mathilde çiftinin evinde kalıyordu ya da oradan yeni ayrılmıştı, zira o yılın Ekim ayının başında Verlaine’in evine yerleşmiş, 15 Ekim’de Mathilde ile aralarında çıkan gerginlik sonucu evi terk edip Charles Cros’nun yanına taşınmıştı.

Sone, Eylül-Ekim 1871’de Paris’te l’Hôtel des Étrangers’nin üçüncü katında bir odada toplanan bir grup şairin – Zutique şairlerin ya da Zutistlerin – dönemin gelenekçi ve kuralcı şiir anlayışını – bilhassa Parnasse okulunu – ve temsilcilerini “yakışıksız” ve “mide bulandırıcı” (karşı yorumlardan alıntı) bir üslupla itin götüne soktuğu yıkıcı teşebbüsü Album Zutique’in ilk işlerinden biri.

sonnet verlaine kopyasıSoneye üst başlık olarak L’Idole sözcüğünün seçilmiş olmasının da işaret ettiği üzere Rimbaud ve Verlaine’in Albert Mérat’nın 1869 tarihli L’Idole şiirlerine saldıran Göt Deliği Sonesi, şairler tarafından elle yazılıp elden ele dolaşan ve bugün Latécoère koleksiyonunda yer alan 26 yapraklık yatay albümün ikinci yaprağının arka sayfasına Verlaine tarafından yazıldı. Sonenin ilk defa okurla buluşmasıysa Paul Verlaine’in erotik şiirlerinden oluşan 1903 tarihli derlemesi Hombres vasıtasıyla gerçekleşti. Verlaine 1887-1891 arasında yazdığı şiirleri 1892 yılında yayıncı Léon Vanier’ye teslim etmesine rağmen, kitap ancak – muhtemelen sansür uygulamaları sebebiyle – 1903 yılında yayınlanabildi. Hombres şiirlerini yayıncısına kendi el yazısıyla ileten Verlaine’in bu tarihte Göt Deliği Sonesi’nde birkaç değişiklik yapmış olması dikkat çekiyor:

Dize 3 fuite yerine pente

Dize 4 au coeur de yerine au bord de

Dize 6 le vent yerine l’autan

Dize 8 s’aller perdre yerine s’en aller

Dize 9 s’aboucha yerine s’accoupla

Dize 14 enclos yerine éclos

Verlaine bu değişikliklere ek olarak, ilk iki dörtlüğün sol boşluğuna Paul Verlaine fecit [Paul Verlaine yaptı], son iki üçlüğün sol boşluğuna Rimbaud invenit [Rimbaud buldu] tabirlerini eklemiş ve başlığın altına eklediği cümlede de sonenin Mérat’nın L’Idole şiirlerinin parodisi olduğunu da açıkça belirtmiş. Bu kısımda Mérat’nın bazı sonelerinin başlıkları da geçiyor.

 

[…] L’Idole […]

idoleAlbert Mérat, Rimbaud ve Verlaine tarafından Göt Deliği Sonesi’ne üst başlık olarak seçilmek suretiyle onurlandırılan L’Idole derlemesini 1869 yılında yayınladı. Mérat’nın L’Idole’ünü kabaca ve kısaca tanımlamak gerekirse: Kadın bedenine yönelik çiğ bir övgü teşebbüsü. Rimbaud’nun tiksinmeye bile layık görmediği eski biçimli (modern’in karşısına yerleştirdiği anlamda eski) yirmi Mérat sonesinin her biri kadın bedeninin farklı bir parçasına odaklanır: La Bouche [Ağız], La Jambe [Bacak], Le Cou [Boyun], Le Nez [Burun], Les Seins [Göğüsler], L’Oreille [Kulak] vesaire (bunlar aynı zamanda sonelerin başlıkları). Parnasse geleneğinin sadık temsilcisi Mérat ve geleneğin medarı iftiharı L’Idole sonelerinin Rimbaud ve Verlaine tarafından saldırıya uğramasıysa Göt Deliği Sonesi’ne özgü değil; iki şairin söz konusu eserle dalga geçtiklerine mektuplaşmalarında sıkça rastlamak mümkün. Öte yandan sonenin Album Zutique’de yer alan versiyonunda, şiirin sahibi olarak yine Albert Mérat gösterilmiş. Sonenin sağ alt boşluğunda Albert Mérat ismi okunuyor. Verlaine, Mérat’nın isminin altına kendi isimlerinin yalnızca baş harflerini yazmakla yetinmiş: P.V. – A.R.

 

 […] Bir eflatun karanfil, buruş buruş kuytuda […]

Verlaine imzalı ilk dize, şiirin odak noktasını hiç vakit kaybetmeden (sonraki dizelere bırakmadan, tipik Verlaine) ilan ediyor: Anüs. Öte yandan çok daha fazlasını barındıran bir açılış dizesi bu, bana kalırsa. Bu açılışı, Verlaine’in Les Amies ve Femmes derlemelerinde yer alan erotik şiirlerinde de kendini gösteren fiziksel koşullandırmanın (neyi kastettiğimi izah edeceğim) en somut ve ustalıklı örneklerinden biri olarak kabul ediyorum (B. Teyssdère yorumlarında aynı sonuca ulaşmakla beraber nedense burada durmayı tercih etmiş ya da ilerleyememiş): Dize [Obscur et froncé comme un œillet violet] “o” sesinin yinelendiği tipik bir asonans yapısına sahip, burası aşikâr. Fakat buna müzikal bir tercih demek yeterli mi? Sanmıyorum (D. Grojnowski buna yakın bir tespitte bulunuyor, bence eksik kalsa da) zira dizede asonansı sağlayan “o” sesinin okunuşu sırasında ağız büzülüp dudaklar yuvarlanıyor ve ağız, bir anlamda – Verlaine’in okuru şiirin doğrudan muhatabı yapma gayesine uygun olarak – anüse dönüşüyor (ki ağız-anüs analojisi ilerleyen dizelerde somut olarak kendini gösterecek). Buna ilaveten, dize Verlaine’e ait olsa da Rimbaud’nun müdahalesinin de ihtimal dahilinde olduğu kanısındayım, tabii bunu yalnızca mevcut ses oyunu bakımından söylüyorum. Söz konusu fiziksel koşullandırmayı, Türkçede ağız yapısını aynı dönüşüme mecbur bırakan “u” seslerini kullanarak karşıladım. Orijinal dizedeki 7 yuvarlak sese (obscur/froncé/comme/oeillet/violet) karşılık 7 yuvarlak ses (eflatun/buruş/buruş/kuytuda) kullandım.

Şiirin odağı göt deliğinin benzetildiği ilk imge olan “karanfil”in [oeillet] ise uzun zamandan – en azından 19. yüzyıl başından – beri anüs’e karşılık olarak kullanıldığını belirteyim. Bu hususta Murphy, Pakenham gibi yorumcular da Delvau’nun Le Dictionnaire érotique moderne’ini işaret ediyor.

 

[…] Soluklanır, hicapla, kara yosunda saklı […]

Verlaine’in karanfili sakladığı “yosun”un karşılığı hâlâ tartışmaya açık, farklı yorumlar mevcut. Fongaro’ya göre anüsü kaplayan kıllar, Chambon’a göre dışkı. Anüsün utana sıkıla soluklanmasının, dışkılamanın fiziksel baskısını çağrıştırıyor olması Chambon’un iddiasını bir nebze daha makul kılıyor.

 

[…] Bir hoş meyli bürümüş sevdanın ıslaklığı […]

Verlaine’in “sevdası”, şüphesiz, akça pakça mabattan, hoş bir meyilden süzülerek kovuğa, anüse doğru yol alan sperm. “Sevda” [amour ve çoğunlukla büyük harfle Amour] hem Verlaine’de hem Rimbaud’da defalarca üretici yaşam gücü sperm olarak karşılandı. Sevdanın uçuşu [vol d’amour] vesaire.

Öte yandan P. Rocher’ye göre L’Idole’ün 1869 tarihli Alphonse Lemerre baskısının iç kapağında bulunan erkek figürünün kıvrımlı kalçası bu dizeye zemin teşkil ediyor. Kanımca oldukça zorlama bir çıkarım. Desenin göze ilk çarpan unsuru, görüş alanını verevine kesen düz bir çizgi: Figürün yere sapladığı bir kürek. Söz konusu desen şiire bu denli yoğun biçimde aktarılmış olsaydı, şiire hükmeden kıvrım, eğim, meyil gibi imgelerle kusursuz bir tezat oluşturan küreğin düzlüğü, çizgiselliği ya da sertliği herhangi bir dizede ya da sözcükte kendini gösterirdi.

 

 […] Acizdir süt katreler gaddar rüzgâra karşı […]

Sonenin ikinci kıtası başlı başına bir Odysseus anlatısı. Dört dize birleşerek protagonistin –  süt katrelerin – yolcuğunu anlatıyor. Süt katreler, şüphesiz ve malum olduğum üzere, pornografi terminolojisine dâhil olmak suretiyle spermleri işaret ediyor. Sonenin ikinci dörtlüğünde tasvir edilen spermlerin yolculuğunu Teyysdère şöyle yorumluyor: Anüsten çıkan gaza – gaddar rüzgâra – direnemeyip ilerlemekten alıkonan, aciz düşen – yasa boğulan – sperm selleri – ırmaklar geri püskürtülüyor ve mecburi dönüş yolunda, anüste üreyen dışkıyı – kor bakır topakları – zar zor aşıp anüse çıkan eğimde – kapkara bir yamaçta – gözden yitip gidiyorlar. Katılıyorum. Theseus’un kaderi.

 

[…] Düşümün dudakları bir girdabın sevdalısı […]

Rimbaud’nun “Düş”ü, sürrealistleri Rimbaud’ya bağlayan Düş. Sonenin Rimbaud tarafından kaleme alınan kısmının ilk dizesinin ilk sözcüğü olarak seçilmesi ne tesadüf ne de şaşırtıcı. “Düşüncesinin doğuşuna şahitlik eden” kâhinin, şairin, insanlığa sunduğu ateşe, Düş’e, yine, birçok defa yaptığı gibi, kortejin en önünde yer veriyor Rimbaud, tüm sözcükleri Düş’ün peşine takıyor. Ve şair olarak yapması gerekeni, yapacağını ilan ettiği eylemi yapıyor. Yüceyi sefilliğe mahkûm ediyor: Düşün dudaklarını anüse yapıştırıyor. Tek dizede Rimbaud’nun poetikası. Bu soneden altı ay önce, Mayıs 1871’de, İkinci Kâhin Mektubu’nda şunları yazmıştı: […] asıl mesele canavara bürümektir ruhu […] Yüzüne siğiller ekip, işleyen bir insan tahayyül edin […] Şair […] Sevginin, ıstırabın, çılgınlığın bütün biçimleri; kendini arar, tüm zehirleri tüketir kendinde ve yalnızca özünü saklar kendine […] Anüse sevdalı düş, sefilliğe ulaşmaya çalışan şair.

 

[…] Ruhum arsız, kıskanır, yek düşen vücutları […]

Ve daima kıskanç olan Ruh. Yek düşen, birleşen, sevişen vücutları, çiftleşmenin somutluğunu arzuluyor. Şiir düş’te, haz beden’de.

 

[…] Kahrına kucak açmış yaban yaşların evi […]

Ve bedenin hazlarına giden geçit: Anüs. Zapt edilemez arzunun, yaban yaşların evi, sığınağı. Gözde gözyaşı oluşan bölgeye verilen ismi kullanıyor burada Rimbaud: larmier. Elbette gözyaşının üzüntü, acı, kedere tekabül eden yan anlamını da çağırıyor şiire. Yaşların/gözyaşlarının Türkçede de aynı çift anlamlılığı sağlamasına istinaden ve bu yaşların/acıların yuvalandığı yeri işaret etmek gayesiyle [yaban] yaşlar evi karşılığını kullandım.

Öte yandan bu dizenin ayrıca tartışılması gereken değerli bir korpus olduğu kanısındayım. Eşcinsel ilişki, malum olduğu üzere hem Rimbaud hem Verlaine şiirinde baskın olmakla birlikte – dönemin eğilimine uygun olarak – toplumsal boyutuyla nadiren ele alınır ya da başka bir ifadeyle, şiirin konusu, ilişkinin iki birey arasındaki somut ve soyut yoğunluğudur. Bu dize, eşcinsel ilişkiye – iki şair açısından – pek alışılmadık bir yerden bakıyor: Toplum tarafından yasaklanan, günah sayılan, lanetlenen eşcinsel ilişkinin bedeli olan acı tespit ediliyor ve hemen akabinde anüs, toplumun tüm inkârına, dayatmasına, yasaklamasına karşı özgür ilişkiyi sahiplenen bir mevzi, acının tarihine kucak açan bir direnç ve isyan noktası olarak kendini gösteriyor. Bana kalırsa henüz yeterince irdelenmemiş, bugünün eleştirisiyle yeniden değerlendirilmeye açık, öncü bir dize.   

 

[…] Sen azgın kara zeytin, övgüye kanan kaval […]

Verlaine’in altıncı dizesine gönderme: Anüsten çıkan gazla geri püskürtülen spermler. Rimbaud’nun burada “kaval”ı – işlevini nefese, havaya borçlu bir enstrümanı – tercih etmesi Murphy’ye göre “gaddar rüzgârın” anüsten çıkan gaz olduğu savını destekliyor.

 

[…] Göklerden bir armağan, pralin akan kanal […]

Boileau iki yüz yıl önce Şair’e tanrının esinini, gizli kudretini layık görmüştü; Rimbaud ise pralini, anüs kanalından akan dışkıyı sahipleniyor; yapısı ve rengi bakımından tartışmaya kapalı bir analoji. Bundan birkaç ay önce yazdığı Çömelmeler’de de tanrı lütfunun temsilcisi olan rahibin dışkısını yapmaya çalışırken temiz ve yüce kalmak uğruna katlandığı zorlukları göstermişti: Kolay iş mi tutmak beyaz oturağın kulpundan / Beline kadar sıvarken bir yandan geceliği!

 

[…] Sen nemlerde hapsolmuş dişi Kenan ülkesi […]

“Söz verdim, sizi Mısır’da çektiğiniz sıkıntıdan kurtaracağım; Kenan, Hitit, Amor, Periz, Hiv ve Yevus topraklarına, süt ve bal akan ülkeye götüreceğim.” (Mısır’dan Çıkış 3, 8) Rimbaud sonenin son dizesi için İncil’de geçen vaat edilmiş ülke imgesini tercih ediyor. İncil’de Musa ve halkına vaat edilen, zulüm gören insanlara kucak açacağı müjdelenen Kenan ülkesiyle birkaç dize önce yine bir sığınak olarak işaret edilen (kahırlara kucak açan) anüs arasında güçlü bir analoji kuruyor. Ve dahası var. Kurduğu analojiyi beslemek için bu bölümü seçmiş olması şüphesiz tesadüf değil, zira söz konusu cümle, sonenin Verlaine dizelerinde geçen iki imgeyi birebir içeriyor: Süt ve bal akan ülke ya da bu sone bağlamındaki tercümesiyle sperm ve dışkı (bal [miel] sözcüğü, Fransız argosunda dışkı, bok anlamında kullanılıyor).

 

Son üçlüğe dair son bir not: Rimbaud’nun – özellikle Illuminations öncesi – sıkça kullandığı iki yöntem, aliterasyon/asonans ve günlük sözcüklerle teknik terimlerin bir araya getirilmesi, sonenin sonunda yoğun biçimde etkisini gösteriyor. Rimbaud bu bölümde hem flûte/tube/praline gibi “yüksek” Parnasse şiirince kabul edilmesi mümkün olmayan, yan anlamdan ve “zarafetten” yoksun, sadece teknik işleve gönderme yapan sözcükler seçiyor hem de yinelenen seslere sahip flûte/tube/câline/praline/descend/Chanaan sözcükleriyle sonenin oyuncu ve müzikal karakterini güçlendiriyor. Bu Rimbaud marifetini akan/kanan/kaval/kanal/Kenan sözcükleriyle karşıladım.

 

Share on FacebookTweet about this on TwitterPin on PinterestShare on Google+Share on LinkedInPrint this pageEmail this to someoneShare on Tumblr