çene.   

 

x Orhan Veli her ne kadar hep bir şiir akımının içinde anılırsa da yalnızlığı her zaman bir ışıma olarak üstünde taşıyan biri. Fotoğraflarında bedeni hem orada hem orada değil— onun tekliğini koruyan bu ışıma, yazılışının üstünden on yıllar geçmesine rağmen şiirinde de hâlâ aşınmadan duruyor. Bir arkadaşımın babasının Orhan Veli ile ilgili güzel bir anısı var. Duyduktan sonra içim rahat etmedi, anının kaybolmaması için kaydediyorum. Arkadaşım Tülin Asil’in babası Mehmet Nihat Asil* 1944 yılında Çanakkale’de astsubay okulundayken tabur komutanıyla beraber meyhaneye gitmişler. Meyhanenin bir köşesinde askerî kıyafetiyle bir yedek subay var. Masasında bir şarap fıçısı. Fıçıdan şarap doldurup içerken kendi kendine yüksek sesle şiir okuyor. Tabur komutanı askerî kıyafetiyle içki içen bu subayın bu tavrını hâliyle onaylamamış. Garsonla haber gönderip yedek subayı ayağına çağırmış. Garson komutanın dediğini yapıp geri dönmüş. “Yedek subayım diyor ki” demiş, “Komutanım şiirlerimi beğendiyse ne mutlu bana, kendisini masamda ağırlamak şereftir. Ama yok eğer sevmemiş de beni o yüzden çağırıyorsa derim ki burası kışla değil.” Garsonu dinleyen komutan sinirlenip “Kimdir bu yedek subay, adı nedir?” diye sormuş. Garson “Efendim, kendisi şair Orhan Veli” diye cevap vermiş. Orhan Veli, hayat hikâyesine göre PTT’deki görevinden askerlik nedeniyle 1942 yılında ayrılıyor, 1945 yılına kadar Gelibolu’nun Kavak Köyü’nde askerliğini yapıyor. Dikbaşlı yedek subayın Orhan Veli olduğunu öğrenen komutan “Aman boş verdim, siktir et” diyerek ısrar etmemiş, “Bu şairler böyle” deyip vazgeçmiş.

 

( * ) Sınıfı, rütbesi: ( E ) Ord. Tekns. Asb. Kd. Bşçvş – Sicil No : 1950 – 2

 

Share on FacebookTweet about this on TwitterPin on PinterestShare on Google+Share on LinkedInPrint this pageEmail this to someoneShare on Tumblr