siir icin paralaksEleştirmen Utku Özmakas, bir bölümü ilk kez yayımlanan seçme yazılarını ikinci kitabı “Şiir İçin Paralaks”ta topladı. İlk kitabı “Şiirimizde Milenyum Kuşağı” için de belirttiğim gibi (bkz. 14.1.2009 tarihli Milliyet Kitap), çokdisiplinli eleştiri anlayışında felsefeci kökeni öne çıkan bir yazar Özmakas. Önerdiği ‘paralaks eleştiri’ kavramı ise bizleri bütün bir 20. YY. boyunca kendini gösteren, Marksizm, göstergebilim, psikanaliz vb. kaynaklı bir dizi eleştirel bakış açısını ortak bir temelde yeniden düşünmeye yöneltiyor.

Kitabın önsözünü, ‘Paralaks eleştiri için manifesto’ gibi okumak olanaklı. İyi ama, ‘paralaks’ nedir? Aslen fotoğrafçılardan uzaybilime kadar teknikçilerin gözde kavramlarından biri olan bu terimle uğraşmak için biz ölümlülerin yola çıkabileceği iyi bir örnek, Kız Kulesi olabilir: İstanbul Beşiktaş’ta Barbaros Bulvarı’ndan yokuş aşağı inerken kule tam karşımızdadır ve Boğaz’ın karşı kıyısında, karadaymış, Salacak’taymış gibi görünür. Oysa, diyelim Kadıköy’den bir şehir hatları vapuruna binip oradan bakarsak, kulenin her iki kıyıdan da uzakta, Boğaz sularının ortalarında olduğunu görürüz. Ünlü kulenin gerçeklikteki yerini önceden bilmeyen bir kimse olsa ve bu kimse yalnızca Barbaros açısından baksa, kulenin yeri konusunda hatalı bir bilgi edinecektir: Paralaks hatası!

Konumuz kule ya da fotografik görüş değil de felsefe (Kojin Karatani> Zizek> Özmakas) ve giderek şiir olduğunda, vargıların farklılaşma gizilgücü hem nicel olarak artıyor, hem de nitelik değiştiriyor.
Bütün bunlar, zihinlerimiz kadar Özmakas’ın kitabında da biraz dağınık durumda. Önsözde ikili karşıtlık olarak sunulan ‘geleneksel’ ve ‘paralaks’ kavramlarının kapsamı belirginleşmemiş, ikisinin nasıl ilişkilendiği biraz fazla karanlıkta kalmış bence. Özmakas’ın ‘geleneksel bakış’ derken işaret ettiği ‘tarafsızlık perdesi, hiyerarşik ilişki’ gibi özellikler, işaret edildiği kadarıyla, uzantılarına hâlâ rastlansa da esas olarak çoktan aşılmış bir eleştiri anlayışına ait gibi görünüyor. Karşıtlaştırmaya itirazım yok, ancak meramın daha iyi anlatılıp tartışılmış ve örneklenmiş olmasını dilerdim.

Özmakas’ın önsözde tanımladığı kavramı kitapta en belirgin biçimde çağrıştıran bölümü, aynı zamanda en iyi yazılardan biri olan ve Akif Kurtuluş’un şiirlerini konu alan “’İnatçı Sağırlık’a Karşı” başlıklı yazıda, özellikle de belirli bir paragrafta buluyoruz. Paragraf büyük konuların bireylerce kavranmasındaki zorluğu anlatmak için çok başvurulan fil meseline dayalı: Gözleri görmeyen beş kişinin, bir fili çeşitli yerlerine dokunarak betimlemeye çalıştığı hikaye.

Özmakas, hikayeyi hatırlattıktan sonra, ilk kez duyduğunda buradan çıkardığı ‘ders’in, beklenebileceğin tersine, ‘parçayı bütün sanmamak gerekir’ biçiminde olmadığını belirtiyor. Daha çok, “‘Körler’in aynı zamanda ‘sağır ve dilsiz’ olup olmadıkları” sorusu belirmiş onun zihninde. “Çünkü” diyor, “bilgilerini ya da yorumlarını birbirlerinden saklamıyorlarsa aralarındaki boşluğu dolduran ‘sağırlık’ın ‘gerçek’i görmelerine engel olduğunu düşünüyordum. Bu ‘körler’ toplumdaki özneler ise şiir de söz konusu ‘inatçı sağırlık’ı yırtmanın bir reçetesi olarak beliriyor Kurtuluş’ta” (s. 186-187). Ben aynı reçeteyi ‘paralaks eleştiri’ kavramının tanımında da bulmak eğilimindeyim.

Her durumda “Şiir İçin Paralaks”ın, içerdiği açıklara karşın, eleştiriyi ve okumalarımızı güçlendirecek sıradışı bir katkı oluşturduğunda hiç kuşku yok.

 

Milliyet Kitap, 15 Ağustos 2013.

 

Share on FacebookTweet about this on TwitterPin on PinterestShare on Google+Share on LinkedInPrint this pageEmail this to someoneShare on Tumblr