serbest calismalarGenç kuşak şairler arasında dikkati çeken isimlerden biri olan Efe Murad’ı, kuşağının diğer temsilcilerinden ayıran en önemli özellik, çalışmalarında “imge”yi kuşatırken, hem yazılı, hem de görsel bir çaba sarf ederek, bilinmedik anlamlara, anlatım biçimlerine korkusuzca yelken açması. Bu özellik, şiirlerinin, çevirilerinin yanı sıra Efe Murad’ın düz yazılarında da beliren başat bir karakter. Serbest Çalışmalar: Madde-Şiir Yazıları 2004-2014, şairin farklı dergilerde yayımlamış metinlerini biraraya getirerek, bu farklı şairin, kendi kozasını ören bir ipekböceği gibi, dünyaya olan bakış açısını gündeme getiriyor.

Küçük bir tuğlayı andıran kitabın kapağının sağ tarafında, belli ki bir çırpıda kotarılmış bir karalama var. Bu çizgiler, Efe Murad’ın sadece resim sanatına olan yakınlığını duyumsatmakla kalmıyor. Zaten kitabın içinde ayrı bir bölümde sunulan sanat üzerine olan yazılarda, Fontana, Dubuffet, Rothko, Barnett Newman gibi ressamlara yönelik ilginç yaklaşımlar ön plana çıkıyor. Mübin Orhan ile Nejad Devrim’e ait yazılarıyla da soyut, imgesel sanata olan ilgisini ortaya koyan Efe Murad böylece sadece şiir üzerinde yoğunlaşmadığını da vurgulamış oluyor. Gerçi bu kitabın ağırlık noktası peotika. Belki kendisi için bir tür öncü konumundaki şairlere (Ahmet Haşim, Nâzım Hikmet, Mustafa Irgat başta olmak üzere) yakınlaşırken Efe Murad bu sıradışı yaratıcıların arka bahçelerinde dolaşmayı tercih ediyor. Sıradan bir hayranlık çeperini aşarak, “şiirsel imgeler” üzerinde yoğunlaşırken yazarın takındığı tutum, Türkçede alışık olmadığımız kadar entelektüel ve şiiri besleyen alt kaynaklara bir tür kazı yapar gibi yakınlaşan titiz bir özelliğe sahip.

Bir sivil cesaret
İnsan merakını yenemeyerek kendi kendisine soruyor, şiir ve şairler üzerine olan bu “ayrıcalıklı bakış açısının” Türkiye bağlamında bir öncülü var mı diye? Aslında zor değil bu sorunun yanıtını bulmak. Efe Murad, kendisinden önce Enis Batur’un açmış olduğu ana yolda ilerlerlek, belki de Lale Müldür örneğinde daha da açık olarak ortaya çıktığı gibi, çıkmaz sokaklara da girebiliyor.Savrukluğun, üzerine çalışmadan imgelere “abanmanın” belli bir cazibesi olduğu gerçeğinden yola çıkarsak, Efe Murad’ın hem bunun, hem de daha kişiselleşmiş bakış açılarının etrafında dönerek, her kalpte iki ayrı gerçeğin olması gibi, kendi bakış açısını oluştururken belli karşıtlıklardan yola çıkmayı sevdiğini savlamamız mümkün. Eğer bu kitabın hayranlık ve öngörüsüz bağlılık konusunda ortak paydasını arıyorsak, bunun görünürde Ahmet Güntan etrafında döndüğünü anlamamız mümkün. Görünmeyen ata damar ise Enis Batur’un o yadırgatıcı, buz gibi soğuk ama bir o kadar da besleyici, “yersiz yurtsuz” düşünce geliştirme pratiği.

Bu olumsuz ya da eleştirilmesi gereken bir özellik mi? Hayır değil. Çünkü imge üzerine olan düşünce kendi kendisini yaratamaz. Mutlaka üzerinde durduğu bir toprak parçası vardır. Başkaları tarafından yoğurulmuş olan bu alanda kişisel-leşebilmek belli bir başkaldırı cesareti de gerektirir. Efe Murad kitaba aldığı yazılarıyla hem böyle bir sivil cesareti olduğunu, hem de belli bir gelenekle hesaplaşmaktan çekinmediğini açık olarak duyumsatıyor.

Farklı yazarlardan yapılan alıntılarla zenginleştirilmiş olan kitaba söyleşilerin de dahil edilmiş olması olumlu bir özellik değil. Çünkü “sıcak düşüncelerin“ izini taşıyan söyleşiler, güncelliği geçtikten sonra hem çazibelerini hem de sempatik olma hallerini yitiriyor. Efe Murad, yazılı imge ile görsel imge arasındaki tehlikeli ilişkilere girmeyi göze alan gözüpek yaratıcılardan birisi.Serbest Çalışmalar belki de bu tehlikeli ilişkilerin izleğinde takip edilebilecek, arada sırada kitap rafından çekilerek tekrar okunacak yayınlar arasında yer alıyor.

 

Radikal Kitap, 12 Aralık 2014.

 

Share on FacebookTweet about this on TwitterPin on PinterestShare on Google+Share on LinkedInPrint this pageEmail this to someoneShare on Tumblr