Napıyosun
Hiç, oturuyorum.
İyileşmeye yüz tutunca parmak,
yoklayıp aynı yerde derideki kurumuşluğu
almaya başlamayla bütünüyle tekrar
dürtüleri kontrolsüzce yoluyorum.
Kara kara kafamdaki seslere cankulak vermemeye
sesleri istemedenki bulanıklıktan yoruluyorum.
Kimseyi unutmadım.
Unutacağım bir kimseyle kurmadım ilişki
arkada kalsam da bıraksam bile ardımda
kimseyle unutacağım o ilişkiyi.
Onları uykuda bazen acı acı, sabahında uyanıp
yataktan kalkamamanın olmadığını ilacı.
Rüyada sancıyan duyguların göz açınca bedende vuku bulmasıysa.
N’apim, aynı. Tikler, dermatofaji ve ebeveyn psikozu.
Kendine mahkûmluk merasimi çıkılmayan odada,
bazen dolu mideyle uzanılan yatakta gibi sersem.
İç sese şiddetli dayaklar benlikteki bodrumda,
sıkıntının boğazlayan ellerini tutup sen de olmasan.
Yoğun şiddetin böyle biri yaptığı
görünce belki başkası olunacak – Alo Şefkat.
Anıların asla tıkanmayan oluğuna
beynimde uzuvlardan arakladığım sinirleri
bildiğim ne kadar bayağı şeylerle birlikte
görsel hafıza mezbelesinin kâfi katkısıyla
hastane önünde sırasız biriken kalabalıkları avuç avuç
illet yazların vıcık cıvıltısını altıma alıp
tıkanmayanın üstünde tepiniyorum.
N’olsun ya, nisyanın selametinden yoksun
müstakbel istikbalimin zoraki avuntusu pençesinde
glitch sesiyle içimdeki cırlağın, imrenti düşlerimi
geride kalan adımlarıma kartpostal yolluyor,
zor zamanda elimden alınan melankoli ve karamsarlığın
dumanı üstünde yasını… Şaka şaka.
Her gün yol iz bilmediğim iyimserliği boyluyorum.