antihalife’den
geldiğimizde
alın kemiklerimize mıhlanmış birer yıldız bulduk
ama kim olduğumuza dair bir fikrimiz yok
bize oradan bir ışık getirip
gölgeleri yerden toplamamızı söyleyenler
çoktan unuttu varlığımızı
artık ışığı da gölgeleri de
yalnız ışık ve gölge oldukları için seviyoruz
birbirimize ahengin nerede olduğunu sormayı
uzun zaman önce bıraktık
isteyerek bitmediğimiz bir kıyıda
yavaşça soğuyarak beklediğimiz anlaşıldığında
içimizden bazıları anlam istedi
bazıları kuş isimlerini ezberlemek için defter tuttu
anlam isteyenlerimiz
anlamın ne anlama geldiğini anlayamadan göçtüler
kuşları izleyenlerse
defterlerine çırpınmak diye yazdı uçmanın çoğunu
“ıslak hayvan tasvirleri
efsunlu bir buğu mağarada
yarasını ciddiye alamadığı için
kanayarak ölen bir maymunun göğsünde
yaşlı bir şey uğulduyordu
ateş çatırtıları arasında”
bazen kelimeye varmayacak şeyler duyduğumuzda
petrol kokan tepelere tırmanıp
aşağıdan geçen yük gemilerini sayıyoruz
ama kim olduğumuza dair bir fikrimiz yok
eskiden
kendine kazınmak için eşelediği bir suratıydık sonsuzluğun
ama ona ruhunun iskeleti olmadığını hatırlattığımız gün
tırnaklarımız uzamaya başladı
sonsuzluğun tırnak izlerini yamıyoruz
doğmuş olmaktan başka neden aramadık hayatımıza
başka bir nedeni de yoktu zaten
isteyerek bitmediğimiz bir kıyıda
yavaşça soğuyarak beklediğimiz anlaşıldığında
bizden önce de hışırdıyordu ağaçlar
su bizden önce de ilerliyordu
neden bilmek isteyelim kim olduğumuzu
geldiğimizde
alın kemiklerimize birer yıldız mıhlanmıştı
güzeldi
parlıyordu.