22.02.22’den 22.02.2022’ye

 

İki bin yıl önce yıl yirmi iki,

geceleyin, dışarıdan kopuk bir odada,

beş mumun ışığında bir ahşap küvet,

bir beyaz yatak, birkaç kâğıt,

kâğıtlar ham, kenarları tırtık yırtık,

mürekkep, ucu kırık incecik çubuk,

oturmuş taşın üstüne o,

bir de mektup,

birine bir şeyler yazılmış?

 

Neler?

O mu yazmış?

Kime yazmış?

 

Baktı neler yazdığına, ona biraz fazla tuhaf geldi,

başından göğsüne aynı eklem içinde sıcak, sıkıcı,

tanımadığı bu şeyle karşılaştığında göğsüne kanadı

koparılmış melekler çöktü, bacakları titredi uzunca

aktı gitti, giden yerleri sızzzladı.

 

Ne meleklerin katında ne yerin dibinde yeri yoktu,

rezil olmalıydı,

rezil.

Kim bilir kaç kere?

Masum olabilir mi hiç,

mümkün mü bu,

iki bin yıl önce,

ve şimdi, zaten mümkün mü?

 

Ne işine yarayacaktı şu yazdıkları,

ne yapacaktı ona,

nasıl tesir edecekti rüyalarına,

fena mıydı, gizli miydi, kaplan mıydı,

beni affet mi derdi yoksa elveda!?

Fırtına koparken ödü kopar mıydı,

bir tek öküzlerin mi ödü?

Başından ensesine uzanan saçlar içinde,

buz kesilmiş bu yangının sebebi,

patlayan ödden çıkan zehir, kaygı.

 

Mektubu sahibine yollasa,

şu yazdıklarının ilgilisine,

ne düşünürdü uzaktaki o hakkında?

Neyin peşinde bu yazdığı,

neyi istiyor,

neyi kırmak?

Neye dokunup da avunmak?

Tavandan metalik bir kol uzandı

iki memesinin arasına baş parmağı,

diline işaret parmağı,

iki kaşının arasına orta parmağıyla dokundu,

kalbi, dili, aklı siborg.

Ona neler mi onu robotik,

onu metaverse içinde,

metaverse sanki onun yazdığı,

onun yazdığı sanki teknoloji,

teknoloji …

Bu da onun için yeni bir sözcüktü,

yazdıkları, yabancı uğultulu

ve gelecek, yeni iştah.

 

Transformasyon başlamıştı,

sözcüklerle eşzamanlı değişmeye,

genişlemeye ve bütünleşmeye.

Umut hep var,

ilahi bir güven duygusu, evet.

 

Şu öte evren,

varsayımsal bir yineleme,

her yerle tümleşmiş,

gerçekliğin en yenisi,

eti, kanı da üstelik.

En önemlisi kurgusal,

bir kaçış planı,

zaten o da kaçtı,

sayesinde ölmekten kurtuldu

“yazmasaydı ölecekti”

yazdığı işte tam buydu.

İçinden zamanlar geçti,

karnı hiç acıkmadı, çişi de hiç gelmedi,

bir kapı belirdi son durak beyaz boşluk.

Kapıya vuruldu,

açmayı içinden biliyordu, apriori,

zaten o da açtı

ve en korktuğuyla karşılaştı,

en korktuğu, yazmadan önce başına gelendi.

 

Share on FacebookTweet about this on TwitterPin on PinterestShare on Google+Share on LinkedInPrint this pageEmail this to someoneShare on Tumblr