olabilir, gerekebilir
cehennem kadar mis kokar küllerin ellerimde
yanılgılarını anlatır, duraksar, sonsuz zaman konuşurdun
bir günün bir haftaydı, inanışlar anılarınla yok olurdu
kaybettiğin kumar masaları bir bir şahlanır
benim önümdeki kapıları bereketle açardı
mutlu bir şarkıydı bu çalan, seni bir daha hiç orada görmeyeceğimin şarkısıydı
bunu dinlemem mi gerekiyor
sorulmuş tüm soruların alınmamış tüm cevaplarına
bana ve gençliğime-
boynun kıldan ince, yolların sonu bir göğe değmedikçe
görmekten korktuğunu neden aradın
çöp yığını sürüklenip her şeyi içine çekti, bir ömrün kısa anlatısı
doğru soruları sormak yalnızca doğru cevaplara değil,
tüm cevaplara ulaştırır
hep benim mi sormam gerekiyor
doğduğundan beri aldığın kokuyu nefes sanmışsın
kesilince damlar sanmışsın, kopmuş ama kesilmemiş
sahip olduğun her şey, doğurduğun her çocuk, sevdiğin her insan
ölümünden sonra ardında kalacakken
doğumun şerrini, benim aklımı, bu dünyayı
kutlamamız mı gerekiyor
sol tarafından kalkıp okyanus kıyılarının, büsbüyük çöllere düşerken
annelerin göreceği şekilde buzlu sularla kestim ellerimi
gömülüp toprağa – kokunu nefes sandım, bir doğumu öptüm
boynundan akan damlayı kasıklarına kadar takip ettim
hep yanlış sokaklara çıkıp burası benim evim mi dedim
insanın evi olması mı gerekiyor
bir hiç yarattık, karanlıktı
gözlerin renksiz, bedenin şekilsiz, kabul etmesen de her şey anlamsızdı
şarkı bittiğinde geçtiğimiz seneden kalma bir mumu üfledin
o ışığı hiç açmayacaktık,
çünkü bir parçam hâlâ yaşamak istiyor