ARKAMDAN BİR EL UZANIP “SİZİN İÇİN YAPTIĞIMIZ ESERLERİ KİRLETMEYİNİZ LÜTFEN” DİYOR

 

Yutkununca gırtlağımdan aşağıya borç senetleri iniyor, üst geçitler iniyor, üçüncü köprü iniyor

Trenleri gözlüyorum, hızla giden her şeyi, taze ekmekleri, cicim aylarını

Maaşım çektiğim gibi bitiyor, kâğıt yandığı gibi, borçlar ve uzağa bakmaklar hariç diğerleri

Bugün kaç adım attığıma bakıyorum, kaç yalan duyduğuma, söylediklerim, söyleyeceklerim var ama aldırmıyorum

 

Saat kaç dışarı çıkmam lazım, çöpü almam lazım, akbile para atmam lazım

(İstanbul karta akbil diyorum hâlâ)

Işığı lüzumsuz buluyorum, lambalara ayar oluyorum, ampullere ve amblemlere

Bazı arabalar kaldırımlara park ediyor, bazı arabalar herkese “azıcık insan olun” der gibi bakıyor

Ama bazı arabalar hâlâ murat yüz yirmi dört

 

Ağza alınmayacak insanlar üstüme üstüme yürüyor

Hepsinin adını bilmiyorum ama unvanlar unvanlar unvanlar

Burada herkese uygun bir yaka kartı var

Ütülü gömleklerinin içinde ter kokan çok işlevli adamlar, soketli tipler, hepsi de şarj edilebilir mutfak robotu gibiler

 

Boz beton duvarlara gidip ağlıyorum, gözlerim bu işte iyi, biri üç buçuk astigmatik hipermetrop

Arkamdan bir el uzanıp “sizin için yaptığımız eserleri kirletmeyiniz lütfen” diyor

Gözlerim kocaman oluyor, avaz avaz bağırıyorum, ellerim kocaman oluyor ve inatla allaha uzanıyor gökdelenler

Çok aşağılarda ben, kubbeler ve kürdan gibi minareler

 

Bir merdiven bulup bakıyorum, bir diken bulup bakıyorum, facebooku açıp bakıyorum, hayat eskisinden çok daha güzel, annemin doğum gününü bir tıkla kutluyorum

 

Biraz kilo vermek için millet parklarında koşmaklar var, yağlı yemeklerden uzak durmaklar var, kredi kartına yedi taksit yapan spor salonları var

Biraz kilo veriyorum, hem de yağlı yemekler yiyerekten biraz kilo veriyorum

Kredi kartım yok ama dert değil

Bir arkadaştan borç alıp spor kulübünün ücretini nakitle ödüyorum

 

Yutkununca gırtlağımdan aşağıya el ilanları iniyor, reklam panoları iniyor, kampanyalar iniyor

Uçakları gözlüyorum, uçup duran her şeyi, yarım akılları, kara sinekleri

Param geldiği gibi gidiyor, kumlar estiği gibi, dertler ve acı çekmeler hariç diğerleri

Bugün kaç gram verdiğime bakıyorum, kaç tokat yediğime, attıklarım ve atacaklarım var ama aldırmıyorum

 

Saat kaç eve gitmem lazım, ekmek almam lazım, tuzlu badem yemem lazım

(hıyara inatla badem diyorum hâlâ)

Holleri lüzumsuz buluyorum, alarmlara ayar veriyorum, dingillere ve antenlere

Bazı kanallar aklımızla alay ediyor, bazı kanallar “yat zıbar artık” der gibi bakıyor, ama bazı kanallar hâlâ parlement sinema kulübü

 

Dişe gelmeyecek insanlar aklımın içine doluşuyor

Hepsinin yüzünü hatırlamıyorum ama numaralar numaralar numaralar

Burada herkese uygun bir operatör var

Telefonların içinde leş kokan dokunmatik adamlar, ekranlı tipler, hepsi de yere düşüp çatlamış gibiler

 

Buz gibi yatağa girip ağlıyorum, gözlerim işinin ehli, biri yakını da en az uzağı gördüğü kadar iyi görüyor

Bir sinek kulağıma sokulup “abrh pozitif kana ihtiyaç var” diyor

Gözlerim un ufak oluyor, fısır fısır konuşuyorum, ellerim küçülüyor ve inatla koynuma doluşuyor örümcekler

Yatağın içinde ben, hevesler ve kasıklarımdan başlayan fanteziler

 

Bir rüyaya girip kalıyorum, bir fazlalık olup kalıyorum, ellerimi açıp kalıyorum, her şey eskisinden çok daha kolay, işler yoluna girsin diye sübhaneke okuyorum

 

Afyon patlatmak için bir dal camel soft içmekler var, hızla ayak yoluna dalıp işemekler var, iş yerine giden otobüse yetişmeye çalışmaklar var

Afyonumu patlatıyorum, hem de iki dal camel soft içerek afyonumu patlatıyorum

Otobüsü kaçırıyorum ama dert değil

Bir taksiye atlıyor ve ücreti doğalgaz faturası için ayırdığım parayla ödüyorum

 

Saat kaç?

Share on FacebookTweet about this on TwitterPin on PinterestShare on Google+Share on LinkedInPrint this pageEmail this to someoneShare on Tumblr