Öldü Bir Sayrının
Felenbur’a
Alanı, kayıpların nabız sayarak ıhladığı alanı
mabetlerden, içmelerden, uğraklardan bir irim şu duran
üstüne kerhen kızıl, yakılı bir gurup uzandıysa
diye ürkülen onu kavramak yerine sezdin.
O, savruk çığıltının çıkağında bittidir.
Hâlâ buzdan bir çömlekte bilenen hiç gelmedi kış soğuğunu
niyedirse yanımıza almayı
oladı biz de unuttuk.
Kendi de buğu bir kervan geçe denesi buğulu çölden
buğunun buğusu, selâmlı sabahlı
olmadı ya kirpikli o rüzgâr geçiverir.
Sulandığıyla tıraşlanan vaha
filbağı berisinden yol uzansamış
bitiminde sırf fiyaka ki aysar bir havan
diyesi gelse gırtlağı daralan kekeç.
Horlak ya hani sınırda bir kente gitmeye
virajlarında yara bere beklenilen yerlek.
Ulusu, ne denesi, iskâna açık heyelana çeker
simaen bir bızır duyumunu ışıtan
sevinmez bir düştü.
Evleklerde yayılan keyfekeder cesetlerse, zannedersem
urbalarını, erzaklarını, hurçlarını, edevatlarını
gizledikleri mavi brandanın altından hık mık
deyiver bilmem nasıl çıkarttılar.
Ekşiliği geçince, hani şu
-bu henüz tanımlamadığım bir ekşilik-
yine görünenin aslı yok o yere bakakalan berberin ensesinden
göğü bit bürüse ne korkunç kırları
debelenerek aşan, pabucu anız, nesnas sürüleri
mızrağın mızrağa, kalkanın kalkana alıktığı yerde
kimi maiyetin viyakla ötürdüğü sası behişt
buralardı a, gözlerimiz aka aka yürüdük.
ölen vuruldu vurulan öldü namlı yol üzeri bölgeyi
kime açsam göçtü vuruldu, bir pusulayla küsüşmüş.
nisan ‘17