Posta Dağıtıcısıyla Bir Telefon Görüşmesi

 

Alo / iyi günler / siz kimsiniz?

Pardon, sesinizi tam alamadım da

Bey değil, Görkem Hanım ben

Peki siz nerdesiniz şimdi?

Bakın, iskelenin tam karşısına geçeceksiniz diyorum, tam karşısına

         Niye işler bu kadar karışık Beyefendi?

“Bir karışıklık oldu da”

 

Sizi sarahate davet ediyorum

Lütfen üstüme gelmeyiniz

Şakaklarımı tutmak üzereyim, tanrım demek

Kadife perdeler şamdanlar arasında

sabahlıklı bir kadın

Birazdan Kordiyal alacağım -vallahi sene 1930’lar-

Cordialement diye biten bir mektup, zarif

                                               ve çiçekli kâğıtta

 

Bu çağda zarf açacağım var desem

hakkımda ne düşünürsünüz?

 

Tam somut şiir yazmak istiyorum diyorum

(Evet, ben de öyle hissediyorum, yakışıyor bana)

Aslında / pek / aslında

İçimde hiç susmayan bir lir gibi lirik,

ölmek bilmeyen bir hortlak.

Karanlık bir şefkatle besliyorum onu

Duvarlardan geçip geliyor sessizce

                                      kollanmış zamanlarda

Ona Derrida okuyorum geceleri

Debussy dinliyoruz bir mesafeden

Onu öpeceğim geliyor, tanrım diyorum

metaforun kendisiyim, şiirin kendisiyim,

kendimin ikamesiyim, ne fark eder

Tabii ki şamdanlar olmasa olmazdı,

Kornişler olmadan olur muydu bir ev

12 parça çatal bıçak takımı

Ve 100 Soruda serisi kütüphanede

((birden elli yıl atladım, neden sonra))

Eksikleri yavaş yavaş tamamlıyorum diyen o ses,

ah ah benim ne duyduğumu bilseniz

 

Beyefendi, bakın, sorarım size

Nesini anlamıyorsunuz, orası orası mı??

Hayır değil, ışıklardan karşıya geçeceksiniz diyorum

Değil postanenin orası, hayır

Antikacılar Sokağı hiç değil fakat

Siz durun ben geleyim desem şimdi

biçimsiz olur / mu / acaba

 

Kendimi yeni imkânlara açıyorum dünyanın karşısında

Yok yok ötesinde / değil karşısında

(Değil Beyefendi ötesinde, tam karşısında)

Sabahları mütemadiyen perdeleri açıyorum

Debussy uyuyor, hortlak çekiliyor-

filhakika mutluyum

Çarşambalar perşembeler diyorum

Uzun oturmalı öğle yemekleri,

klasik Türk musikisinde şed makamlar,

adab-ı muaşeret ve babaannem merhume

Korespondans‘larımı yazıyorum bütün hafta

Sonra ne oluyorsa oluyor:

Genç şaire 21. yüzyıl tokadı, diye

 

Vallahi kan tükürüyorum

Boğaz havası yaramıyor,

Kadıköyü’nde kasavet,

İsviçre’nin Alp Dağlarında sanatoryum (candır)

açık hava bol güneş altı ay istirahat

“Sen beni bir bûseye etdin fedâ” diye inlerken Kürdilihicazkâr

İçinde gül yaprakları yüzen bir tasta ellerimi

yıkamakdır elbette Rehab

Çünkü hastalık incedir

                                en az yaşamak kadar

Ve “Bekliyciiz, Allah’tan ümit kesilmez” kadar gerçektir

E hadi ben soyutlamanın prensesi

Ama siz bundan daha somutunu bulun getirin

ben iki tane alacağım

 

Çok mersi Beyefendi, sonunda tatlıya bağlandı ya

Çok rica ederim / Ben rica ederim

Zahmetiniz için asıl ben teşekkür ederim

(Oldu iyi günler diyor ağzında sakızla)

 

Share on FacebookTweet about this on TwitterPin on PinterestShare on Google+Share on LinkedInPrint this pageEmail this to someoneShare on Tumblr