derengede:
insanı kuşlara bağlayan kelime
yaşarsınız kuşlar, uçarsınız
özenirim, inanırım size
varlığınıza, yerdeşliğinize
o en kendinde genişliğinize
eşrefi mahlukat mıymış insan
bakıyorum da halimize
bizde kendinden bomba yapan insanlar var
duymuşsunuzdur ara sıra patlar
varlar meydanlarda pazaryerlerinde lime lime kollar bacaklar
çocuk sevecekti elleri yok
sevgili öpecekti dudaklarını yırtmış dişleri
patlayan insan bombaları dünyada duymuşsunuzdur
ürkütmüştür yüreğinizi
allah yukarda kul rendelemiş de dağılmış kiminin bacakları gibi
kapılarda, vitrinlerden akan bir parça ağız mesela
sonra adli tıplarda dna
sonra işte bir torbanın içinde veriyorlar sevdiğinizi
allah elbet birleştirir zerremizi
ama ya böyle çoluk çocuk içinde kırlangıçlar ey
nasıl da kalbimden kalbimden uçurasım var sizi
biz dünyaya borçluyuz, siz alacaklısınız belli
derengede, insanı kuşlara bağlayan kelime
burada bir istavrit tutmuştum
diye hissederek karabatağın
dalması aynı dalga üstünde
zamanda bir yerde
sığırcıkların dalga dalga kışın
savrulan bütünlüğü gökyüzünde
özenirim başka ne diyim
başka ben ne diyim size
eşrefi ahmakmış insan
bırakmış varlığı oturmuş iktidar üstüne
*
darangada, hayat en çok bulanır denizle
en çok yakışır kuşlara
insan hep çiti sever dayanamaz sonsuzluğa
burası benim burası güzel
burada durmak uğruna
burada durmak uğruna savaşlar, orayı almak uğruna
sizde de cinayet var mı kuşlar
sakat civcivin ensesindeki gaga değil
değil atılması yuvadan
habil diyorlar kabil diyorlar çekiyor bıçağı
diğerine uzatıyorlar, taş çatlatıyor kafatasını
taş
çatlatıyor
kafatasını. ama değil av
ihtiyaç değil
zamansızlığınıza pat diye bir şey mi sizin için ölmek kuşlar
gökte çarptığınız görünmez bir duvar
yaşıyorsunuz, hey nasıl da nasıl da böyle sırtlarınıza uzanıp gidesim var
yüzükoyun var, salınarak var
nasıl var uyuyup kalmış kendimi kaldırasım iplerinden
neler gitmiş neler geçmiş bakasım var. var
varsınız, var değilim sizin kadar
ben size yaklaşmak için ikinci paket bulguru alıyorum bakkaldan
toprağı eşeleyip saçmayın cama diye çim ekiyorum
iki beyaz plastik saksım var
arkasında boğaz, arkasında ufuk, üstünde kuşlar
her birinizin kanadından tutmuşum da böyle
nasıl diyim kazlarla dağları geçmem var
arkasında onların. bırakmışım bir kendim var
olamayan. olmanın hayalini unutan
şehirde iki beyaz plastik saksısı var
oturur öyle sığırcıklara kargalara
oturur martılara kumrulara bakar
bakamaz kendine, gözlerine batacak aynaları var
aramızda deniz
aramızda gökyüzü
kuşlar, size kadar nasıl aşılır onlar