…
Bazen kendimi bir ölünün ceplerini ararken buluyorum,
hem etinden hem suyundan canın
hafıza sağolsun
hiç uzanılmamış gölgelerinden akşamların.
Bazen kendimi bir ölünün ceplerini ararken buluyorum.
Kalbim bir taş yığını, bi dağ
Bi yığın, bi dağ; bi yığın, bi dağ.
Çeki düzen düzenlere ve
şairlikten umutsuz köşe başlarında kedilere ayak ebediyet,
bir kum tanesine gömmüş eti.
Elleri, bi makas duraklığı, rüzgarda savrulan mırıltıların.
Ne tam olarak bir alet,
ne tam bir kaynak, ağızları.
Kendimi bazen bir ölünün ceplerini ararken buluyorum,
kapatmış göz kapaklarını güneş aşırı
can aramakta bir yabancı, bi dost, bi salkım
taşlarca taban
ağaçlarca salıncak ve yangın
mağralarca felaket ve tellâl
hücrelerce duvar
kollarca saat ve kul
büzüklerce pijama
gölgelerce bir derinin tabutunu arayışları
bir derenin yatağını
bu öğlen güneşiyle kısalmakta et
bi dağ, bi yığın
bi dağ, bi yığın.