“Sadece siyasal alana genişlemez Kusurlu Bahçe şiirinin görüşü. Bize günlük yaşamın içinde de dokunur. Özellikle de orada. İnsani olanı en kolay gözden kaçabilecek ayrıntılarda yakalar ve bizi kendi bakışına kardeş eder. ‘Kar yağan şehirlere düşmektir gurbet,’ der, biz karlı bir gurbet kentinin içinde buluruz kendimizi. Camdan bir bakar, ‘seken birkaç top, çukurdan kaçan araba’yı görür, camdan az önce bakmış gibi oluruz. ‘Şehirlerin şaşmaz bilgi’lerini birden hatırlayıveririz, tabii ya, neden daha önce fark etmemişizdir ki, ‘çiçekçiler yan yanadır’ hep kentlerde; ‘bazı evlerde, çorabının tekini’ unutana bir annenin oğlu denir mesela. Bir yandan sürücü kurslarını, mp3çalarları, nokia’yı, converse’i diğer yandan Salinger’ı, Pavese’yi, liri, rebabı, türküleri (özellikle onları) ve şarkıları şiirine taşıyan kaç kişi vardır ki?”