Hata HÂLÂ devam ediyor: Dikenli Zıplak’taki montaj-düşünce
Cézanne: “Doğarken birlikte getirdiğimiz o belirsiz duyuları ifade etmeye çalışmayı sürdürüyorum.” Dikenli Zıplak buradan başlatıyor kendini: Doğarken getirdiklerimiz ―dünyaya bırakılmışlığımızdan tiklerimize kadar türlü travmalar―, “belirsiz” duyular ve ifade etme çabası.
Doğarken göbekbağı ― dikenli zıplak ― boynuma dolanmış
Ebe elini sokup ― dikenli zıplak ― uzun süre çabalamış
Sonunda tek parmağının ― dikenli zıplak ― ucuyla göbekbağını
boynumdan ― dikenli zıplak ― sıyırmış
Bu ― dikenli zıplak ― benim özel biri olduğumu mu gösterir?
Hayır
Gerginliğimi, çocukluk ― dikenli zıplak ― tiklerimi açıklar mı?
Muhtemelen
Sonra kendine özgü bir montaj tekniğiyle babalar ve oğullar klişesinden yol alıp, klişeyi yeni bir söylem aralığında aşındırarak dil, gerçek, temsil, nesnellik, özneleşme ilişkilerini çöze boza şiiri bir deneyimin, oluşun ifşa alanına dönüştürüyor. Dikenli Zıplak’ın hedefi sinir uçlarımıza dokunmak.
Hakikate ― dikenli zıplak ― hakikat olduğuna
inanmak istiyorum
Bu şiirler, bilinçsiz bir duygululuktan uzakta, duygu-duyu-düşünce işbirliğiyle, yakalandığımız dil ve imajlarla, hareketin, oluşun, deneyimin içinde varlık bulduğunu, bol efektli ―dikenli zıplak―, ironik –dikenli zıplak― bir söylemle gösteriyor. Bir deneyimin, yaşamanın şiiri olarak Dikenli Zıplak değerlerden, yargılardan, atıflardan kaçarak ‘neyse o’, kendi kendinin sebebi, kendi başına, kendi olarak varlık evreniyle ilişkisini somutluyor. Söylemsel bir merkeze ihtiyaç duymadan ilerliyor, ama parça parça. Parça büyüktür bütünden, kaos yeğdir düzenden diyerek. Dil-gerçeklik arasındaki kapatılamaz boşluk bilgisi şiirin ironik yanını keskinleştiriyor. Ömer Şişman, şairin görevinin merkezi bir söylemle, dış gerçekliği hiyerarşik bağlamıyla düzenlemek olmadığını, tam tersine özne-nesne ilişkileriyle var olan kaotik yapıyı açık etmek, dışsallaştırmak olduğunu biliyor. Hata Devam Ediyor, Bitkiben ve Dikenli Zıplak bu bilincin radikal, yabansı, dikbaşlı çabasının karşılıkları. Klişeye dönüşen ŞİİR’in yerleşik tanım, biçim ve söylemlerini aşındırarak, şiiri yerinden etme, onu göçebeleştirme arzusu taşıyan çok özel örnekler Şişman’ın şiirleri. Dikenli Zıplak, bu bağlamıyla da biçim ve söylem bozucu tavrıyla, sarkastik diliyle şiir tarihine dikenli zıplaklar bırakıyor. Sert, ironik söyleyişe eklenen yabancılaştırma efektleri hem şiirin hem öznenin kırılganlığını açığa çıkarma gayreti taşıyor.
Son günlerde ― dikenli zıplak ― her sabah
Ayrı bir düşünceyle ― dikenli zıplak ― uyanıyorum
Türk şiirinde ― dikenli zıplak ― ben tutulması
diye uyandım ― dikenli zıplak ― geçen sabah
İyi ki ― dikenli zıplak ― çok yazmamışım
diye uyandım ― dikenli zıplak ― bu sabah
Sizin ezikliğinizi köhneliğinizi ― dikenli zıplak ―
açıkça küçümsüyorum evet
Allahsız Müslüman ― dikenli zıplak ―
emeğe saygısız solcu ― dikenli zıplak ―
düşüncesiz düşünür ― dikenli zıplak ―
şiirsiz şair ― dikenli zıplak ― ………………
Asla tanışamayacaksınız ― dikenli zıplak ― benimle
Asla ― dikenli zıplak ― teslim olmayacağım size
İki saniye bağlasanız ― dikenli zıplak ―
tiklerim yeter kopartıp atmaya ― dikenli zıplak ― zincirleri
Bu şiirler okunurken Vertov’un montaj-düşünce kavramı kendiliğinden metinle okur arasına bir anlam(a) aralığı olarak yerleşebilir. Şişman da Vertov’un montaj kuramında ifade ettiği gibi kapitalistik dünya düzeninin imaj ve temsil manipülasyonuna karşı kendi parçalı görme rejimini koyuyor önümüze. Dışın içle işbirliğinden kaynaklanan hissetme, görme, düşünme, algılama, etkile-n-me hallerinin yeniden yapılandırıldığı bir yerdir şiir burada. İmajlarla bu şair-gözün kurduğu ilişki yeni bir bakış ve düşünüşün içinden yeni bir duygulanım alanına çıkartmayı hedefler okurunu. Bilinci bilinç dışıyla, bütünü parçalarına ayırarak, verili anlamı sentaksı bozarak istikrarsızlaştırır. Geleneksel estetik kodlardan kaçış bir oyuna çekilmekten çok politik ve etik bir tavırdır. Ki bu tutum bu şiirlerde net ve açıktır. Postyapısalcı kodlar her metni postmodern bir konuma taşımaz. Postyapısalcı yönelim bir paradigma değişikliği, farklı bir düşünce dizgesi ve dünya fikri üzerinden varlık ve varoluşa ‘yeni’den bakmayı gerekli kılar. Bu bakışın deneye açık, avangard kollarının bir kısmının modernist köklerin uzantıları olduğunu unutmamak lazım. Dikenli Zıplak bu bilgi hatırda tutularak okunmalı. Çünkü Dikenli Zıplak’ın dünyada oluşla ilgili kendine özgü ciddi karın ağrıları var.
Dikenli zıplak ― ― bitkibenin yapıtaşı
“Sine-göz zamanın mikroskobu ve teleskobudur” diyor Vertov (Baker, 2010). Şair de bir sine-göz gibi hareketli-plan, hızlı, mikroskobik, … çekimler ve bunların özel montajıyla baba-oğul-baba çoklu ilişkileri üzerinden ve bu alana ait geçişler, belirsizliklerle anılar, rüyalar, bilinçdışı gezintiler, bellek yoklamaları içinden, aslında bir dünya ve gerçeklik okuması yapar. Bütünüyle kesmelerle kurulu metin, farklı izleklerin peşinden giderken, özdeşleşmeyi engelleyen, duygunun ve kronolojik anlatının rehavetinden okuru uzaklaştıran bir işlev üstlenir. Uyumun, düzenin, alışılmışın insanı uyuşturan, ezbere alıştıran yapısını, Şişman kullandığı montaj tekniğiyle özellikle ve öncelikle biçim ve diliyle kırar. Montaj aracılığıyla “görünür dünyanın örgütlenişi”ni dünyayı kuran zamansallığı bozarak yıkar. Geçmişin içindeki şimdi, şimdinin içine sızmış geçmiş… Bergson’un süre kavramını çağırarak belleği mekânın içinde yeniden kurar. Bu mekân bazen rüya, bilinçdışı, bazen hastane odası….dır. Montajın zamana dair sıçramalara, katlanmalara, bükülmelere elverişli yapısı şiirin kendisini dikenli zıplakların saçıldığı bir mekâna dönüştürür. Bu şiirlerde tarihin zamanının önüne belleğin zamanı geçmiştir, kendini hatırlamayla, hatıranın mekânla ilişkisiyle kurar.
Otto Rank ― dikenli zıplak ― doğum travması yaşayanların ―
hafızasının çok güçlü olduğunu ― dikenli zıplak ― söylemiş
Yeterince düşününce ― dikenli zıplak ― tüm ayrıntıları hatırlarım
Hafıza ― dikenli zıplak ― bok bir şey
Makro olana dikkat kesildiğimiz yerde görünmez olanı ıskalamanın tuzaklarını bilerek soyutlamaların hüküm verici aldatıcılığından kaçan bir şiir Dikenli Zıplak. Somuta yönelişin anlamı bir parça burada aranmalı. Aldatıcı ve uyutucu düzenin içindeki kaosa yöneliş bir anlamda gündelik hayat ile gündelik hayatın örgütlenişini deşifre etme arzusu taşır burada. Bu ise somuttan/somutla işleyen bir şeydir. Somutta kalmak bir anlamda görünür olanın şeyleşmesine dair tuzaklara dikkat çekmektir. Montaj-düşüncedeki aralık kavramını çok başarıyla kullanır Şisman. Dizelerde sözcükler, imajlar arasına girerek şiirin tiklerini oluşturan dikenli zıplaklar imajdan, hareketten bizi kurtarıp onlar arasındaki akışa ve oluşa, geçişlere dikkatimizi yoğunlaştırır. Ulus Baker, Aralık Kuramı’nı Vertovcu düşüncenin çekirdeği sayar: Aralık bir “dikiş”, bir yer değiştirme, bir boşluk ya da bir geçiştir, gözlerimizin, tümüyle insanî gözlerimizin önyargılarının tatmin edilişi değildir. O “arkaplan”dır, bütünselliğin saf boşluğudur, asla imajların kendilerinde tarif edilmez-ekranın kusursuz akışıdır… imajlara ve hareketlere indirgenemeyen aralık onların kaynağı yani kökenidir (Baker, 2010). Görülebilir, yalnızca imajdan oluşmaz. Asıl mesele imajlar “arasında” olanları keşfetmektir. Sinemada görsel imajlarla sağlanan, şiirde sezginin ve zihnin gözüne görünür olanla ilişkilidir. Bir yanıyla görünmeyeni görünür kılma olanağıdır. Bu ise dünyanın başka bir biçimde görülmesinin estetik, politik, poetik olanağı olmanın yanı sıra bir bedensel, sözcelemsel düzenlemeye de işaret eder (Lazzarato, 2017). Böyle bir zihin ve sezgisel bakış mekânın kaosunu keşfettirmeye sabitlerden ve standartlaştırılmış olandan uzaklaşmaya bizi çağırır. Dikenli Zıplak‘taki montaj, sapmalarla, sıçrayışlar, ani kesmelerle yeni bir algı ve şifre çözümüne götürür okuru.
Dili kendi içinde sorunlaştıran şair, bu kitabında da kendi dilinin (Türkçenin) içinde “ergin” olmayan bir azınlık dili (şiir) kurma uğraşını sürdürüyor. Söylemini verili şiirsel söylemi yıkmak üzerine kuran Şişman, montaj başta tüm biçim ve içerik araçlarını şiiri göçebeleştirmek için kullanıyor, çünkü bu göçebelik, deneyi ve deneyimi sürekli kılar. Dolayısıyla da bir açıklığa işaret eder. Bu açıklığa saçışmış olandır dikenli zıplak olarak şiir. Parçalıdır, parçaları bütünlenmek istemez. Bir topografya oluşturur parçalar, akışkan yüzeyde adacıklar olarak yüzerler. Tamamlanmak, belirsizliğin, ilişkisizliğin alanından çıkmak istemezler. Şiirin ana metin ya da çerçeve metin diyebileceğimiz omurgası görseller, uzayda düzensiz hareket ve rüya ben’i parçalarıyla; yani adacıklarla kesintiye uğrar. Her bölüme düşülen tarihler ile metinlerin düzensiz dağılışı, dağınıklık paradoks gibi görünse de epifanik anlar, zaman parçacıkları lineer zamanın kuşatıcılığından özneyi koparır. Rüya ben’i, psikoanalit çözümleyici bakışı parodik üslubuyla alaşağı eder. Şüphe, tedirginlik, belirsizlik, güvensizlik öznenin temsil bağlamında yokluğuna, paramparçalığına işaret eder.
Her şeyin kötüye gideceğini bilen iyimserdim ―
dikenli zıplak ― anlamazlar
Dünya inancının bütün bütün kaybedildiği bir zamanda yeni hayat formları bulmanın, onları yapılandırmanın yolu sanat. Politik olanı estetize etmek yerine estetiğin alanını politikleştirmek mesele. Şişman’ın şiirle yapmaya çalıştığını bu algıyla değerlendirmek gerek. Yerleşik dizgeyi kırmak, belirsizliğin içindeki şifreleri yeni bir bakışla okumaya çalışmak, dünyaya dair yeni bir bakış sunmak. Dikenli Zıplak.
Umutluyum ― dikenli zıplak ― çünkü dünya çok boktan
Tükenmeye devam ettiği için ― dikenli zıplak ― insan tükenmez
Başlık, “hata HÂLÂ devam ediyor”, diyor. Şişman bir yazısında şiirine yapılan olumsuz eleştirilere göndermede bulunarak şöyle demiş: “Her zaman olmasa da yer yer hatadan doğrulmaya çalışan bir şiirin hata olarak yorumlanmasını ilginç bulduğum için kitabıma o eleştirilere cevaben ‘hata devam ediyor’ adını koydum. Sonra fark ettim: sanat zaten hatanın devam edebilmesi. Leonard Cohen’in isabetle belirttiği gibi, bir çatlakla karşı karşıyayız, ama güneş de o çatlaktan giriyor içeri.” (Şişman, 2008:141) Zıplaklar kontrolsüz sıçrayışlarıyla düzen, dizge, anlam bozuyor. Ömer Şişman şiirinde “hata devam ediyor”.
Kaynaklar
Ulus Baker (2010). Kanaatlerden İmajlara, İstanbul: Birikim.
Ömer Şişman ( 2008). “Gelememek.” Gelenekle Deney. (Haz. Erhan Altan-T. Eder) İstanbul: Pan Yayıncılık.
Maurizio Lazzarato (2017). Video Felsefe. Çev. Şule Ç. Solmaz. İstanbul: Otonom.