Bir insan öldüğünde

Portreleri de değişiyor.

Gözleri gülümsüyor bir başka tebessümle.

Bunu bir şairin cenazesinden

Döndüğümde fark ettim.

Ve o günden beri sıkça tecrübe ettim,

Ve yanılmış değilim bu tahminimde. 

 

21 Ocak, 7 Mart 1940

Leningrad

 
 
 

II. MCMXXI

 

Natalya Rıkova’ya

 

Her şey yağmalanmış, itilmiş, satılmış,

Kara ölümün kanadı parlayıp sönüyordu,

Her şey aç bir kederle tırmalanmış,

Ya bize neden aydınlık doğuyordu?

 

Gündüz vişneden nefesler estiriyor

Şehir yamacındaki emsalsiz orman,

Geceleyin yeni takım yıldızlar yanıyor

Berrak temmuz göğünün derinlerinde, –

 

Ve o mucize nasıl da yaklaşıyor ki

Yakılıp yıkılmış kir pas içinde evlere,

O kimselerin, kimseciklerin bilmediği,

Ezelden beri arzuladığımız bizim ise.

 

1921

 
 
 

Hürriyet kokuyor yaban balı,

Gün ışığı toz kokuyor,

Genç kız ağzı kokuyor menekşe,

Altınsa hiçbir şey kokmuyor.

Su kokuyor muhabbet çiçeği,

Ve elma elma kokuyor aşk.

Oysa şunu ebediyen öğrendik ki

Kan, sadece kan kokuyor…

 

Ve Roma’nın valisi*

Boşuna yıkamış ellerini tüm halkın gözleri önünde,

Ayaktakımının uğursuz çığlıkları eşliğinde;

Ve İskoçya kraliçesi**

Boşuna dar avuçlarından

Çıkarmaya çalışmış kızıl köpükleri

Boğucu karanlığında kraliyet evinin…

 

1934

Leningrad

 

* Pontius Pilatus kastediliyor. (ç.n.)

** Mary Stuart kastediliyor olmalı. (ç.n.)

Share on FacebookTweet about this on TwitterPin on PinterestShare on Google+Share on LinkedInPrint this pageEmail this to someoneShare on Tumblr