beni sevmemen üzerine bazı mülahazalar ya da
gidelim akciğerindeki kanseri kaşıma yolları bulalım
ağzındaki kabuğu alsın saksağan
gülüşün ‘yarasanın anatomisi ‘yarasanın kanı
‘yarasanın seni fark ettiği o an
içinden geçen klostrofobi
olur karım hiçbir şey olmaz
bakarım ben sana kalırsan yatalak
tüberkülomlarını sessizce ağzıma bırak
karım. senin saksağan senin ‘yarasan senin ekolojin
senin anan boynumdaki anneannenden kalan
pembe güllü yazma senin
cadı günlerinde çıngırakla gez şırıngadan bahar al
senin çenen senin dilin senin kararın
enjekte edebilirsin her şeyi damağından
banyoda permatiğe basınca kesilir topuğun
çilekli değilse de bacakların sıskadır kaburgan
bira gözlerin, turuncudan kırmızıya doğru üzerinde gezen ışık
gülüşün yoksa acın, küpen yoksa boynun var
sen yoksan eksik insanlık
ben yoksam subay çocuklar
kirlilik ya da beni sevmemen üzerine bazı mülahazalar
beni sevmemen üzerine bazı mülahazalar ya da
‘yarasanın kıkırdağında tragus
bıraksan çökecem bağdaş kuran kadının dizlerine
bir inanç feda diyecek göğsümden
sinek ikiye güzel diyorlar çirkinin biri o
iki kelimenin arasında hep bulunur bir yapışkan
gözünün altındaki yağ bezeleri orion kemerini nasıl da andırıyor
kendini çekiştiren puma hiçbir yerde kırılmayan afrikein
humma bir baharat adı olmalıydı
ben öldüğümde üşümeyeyim diye toprağa
bir kedi gömüyor çöl halkı
son ses müzik son ses dünyanın en güzel dondurması
son ses müzik biten otlar kanıma giren kıvrım
çatlakların, siyah noktaların, patlamış sivilcen
biri bana hikaye anlattığında ne hissedeceğimi bilemiyorum
son ses müzik akıtıyor kulağımdaki kiri
bana pil bana bil bana kill them sana annabel lee
konuşuyor arkam sıra dizilen dikişin izleri
bütün bu olanlar stalincilerin kalplerinde yine kımıltısız
1950’de mihail bulgakov olmasa kuzey ıssız
çalma listemde tom waits dead and lovely
kaçak bir tren yolcusuyum, bu beni bir yerde kaçak bir tren ediyor
iki rayın arasında hep bir çakıl taşı
iki sesin arasında hep bir basınç
iki gözün arasında hep bir körlük
iki insan yan yana başkalarına dönük
son hız kulağıma bir tren kazası olarak girince müzik
bana deli bana kalpli bana sakin ol sana annabel lee
diyor bu kapil düzenin dilleri
ve ben dilin düşmanıyım
köküne kibrit suyu, hande-i istihzasına şaşkınlık kattım
ben türkçenin kızıyla yattım
sense onun yanında biraz tatsız ve yalan kalıyorsun
beni sevmemen üzerine bazı mülahazalar edelim ya da
beni piç edip sen başarılı bir insan oluyorsun