“Aşırı kişisel, sadece ‘kendilik bilgisi’yle yazılmış bir şiir yazmaktan muhtemelen korkarım. Bir gün oraya gidersem, yani bütün duygulanım alanım ‘kendim’ olursa, kalemin kâğıdın çok kıymeti kalmaz diye düşünüyorum. Safdil bir ‘geçmiş özlemi’nden de durmaksızın söz etmek istemem; zira ‘modern zamanlar’ eleştirisinin içinde tehlikeli bir ‘yeni muhafazakârlık’ olduğunu düşünüyorum. ‘Asrî zamanlar’ retoriği bir süre işledi, bunun üzerine epey şey de söylendi ama bunun artık bir hükmünün kalmadığına inanmak istiyorum. Bu ‘inanmak istemek’te de bir safdillik olmadığını iddia edemem.
Kitapta bir ‘kusur ifşası’ yapmaktan çok, bize atfedilen kusurların bendeki karşılığını söylemeye çalışmış olmalıyım. İçinde büyüdüğümüz bahçelerin kendi kusurları kadar, muktedir “başkası”nın bahçemizin orta yerine bıraktığı kusurlarla alakadar olduğumu söyleyebilirim. O çok geniş gönülleriyle ettikleri lütuflar, bazı bahçelerde öfkeye de dönüştü.”