Niteliksiz makas
hiçbir kelebeğin ilahi telaşını incitmeden başlıyorum
bu şiirle çiziyorum sonumun hayale varan resmini
denizler masum değildir
ormanlar, bahçeler ve faytonlar da öyle
öyle işte biliyorsun kan revan kimdir
nedir, nöbetçi çığlıklar nasıl atılır, nasıl saklanır, cehennemin hüznü unutulur mu
ibret kelimesini cümle içinde kullanır mısın
ve sadece iyi niyetinle
nilüferler bıçaklıyorum
anlatacağım şey düşünülmüş değil
yaşanmış diyorum
yaşanmış o saatler
yaşanmış ortada ne şair varmış ne Allah’ı
temizlenmiş gelecek günler kaderin acil servisinde
bir adam tam yirmi iki kişiden dayak yemiş
bir adam tam yirmi iki kişiyi dayak yiyerek geçiştirmiş
yormayalım artık bazı sersefil efsaneleri
bazı hikayeleri kimse anlatmasın
ama herkes bilsin
ezan okundu
devlet başkanları konuştu
Tarkovski yine sanat felsefe arası bir şeyler zırvalamış
ben uzun kollu gömleğimin tekini kısa kollu yapmak için makas arıyorum
o esnada çekmecenin birinde ellerine çarpıyor ellerim
kurbanını düelloyla oyalan bir cellat gibi düşüyorsun aklıma
ayaklarının kuvvetini bekleyen ölü bir matador gibi uzanmışım yere
rüyalara aşık kalmış bir komalı
koynunda büyüyormuş meğerse bütün travmalarım
şu resimleri nasıl yırtmalıydık
fevkalade tehditkar aslında sorgulu yalnızlığım
ve ben her halükarda vals bilmiyorum
yumruklaşalım
her sokak o şehrin evladı
her ev ise niteliksiz yalnızlığına fısıldanan ses
dram denilen şeyi başlarken görmek umut etmek oluyor sonuna kadar bir şeyleri
kılıcım kınında yürüyoruz
sizi her zerresine soktuğum şu dünyanın ispatına nedensizim artık
kimse beni tutamaz
ve yalnızca hevesim kalmadı
hevesim, sahnesindeyken nakaratının tam ortasında kurşunlanan bir şarkı
ve yalnızlık, nefesli bir çalgı