Epikriz III.
çürüyen beden. çürüyen genetik coğrafya=asfalt, salgın, inşaat, toz, sis, serum, göt büzüğü, prostata vuran zevk, prostat şiiri, poetik prostat coğrafyası, çürüyen beden çok hoş ve yeşil cenaze arabasına uygun.
Raporlara düşen içim.
Prostat yoklaması.
Gerçek içim.
İdrar tahlili sonuçlarımdan okunabilecek romantik taraflarım, kan tahlili sonuçlarımdan okunabilecek vahşi, ürkek ve ürkek iniş çıkışlarım.
Hastalık kongreleri, 80’lerden bu yana toprağı delip gelen zombiler, ayrımcılığa yalnızlığa mahkum edilmiş ibneler. Prostat canlı yayını. Kolonoskopi dosyaları. Kurutulamayan virüs rezervleri. DEVRİM!
Popiller izokorik.IR+/+
orofarenks hipermik. Tonsbiller hiper trofik.LMULTPİL MİKRO LAPLAR
hihtsekral yok. ronküs yok. bazalde solunum sesleri doğal.
Bir eşya gibi yüzüme baktın.
Geri verilmesi gereken bir madde gibisin. Evrenin kaynağına iletilmesi gereken bir yokluksun. Ellerin damarlı ve güzel, dudakların yeterince iyi, ağzın iyi laf yapıyor, ancak ilaç firmaları gibi bakıyorsun. Kan dolum tüpü gibi bir köşede siper alıp bir sürü laf ediyorsun.
Yüzüp yüzüp yanıma çıktı tuzlu teni soyulmuş teniyle
gülümsedi güneşin patladığı yüzü
suyun altında ayaklarının üstüne basmıştım
organlarımız birbirine değerken
bir çocuk sesiyle baktım arkama
bir çocuk sesiyle odama döndüm
saf üzüntüye
küçük bedene, elektrik gökyüzüne…
virüs ve salgın, sanatı ve estetik hazzı geliştiriyordu odada
Cinayet gibi. Kitlesel yok oluşlar ve acının cansız mankenleşmesi, acının anıt mezarlaşması herkese iyi geliyor.
Büyük gülümsemelerimiz var.
Dükkandan geri iade fişi olan büyük gülümseme satın aldım. Dükkanlardan bakış açısı ve iyi niyet satın aldım.
VE ÜSTÜNE BIÇAK KOYULMUŞ DAHA NİCELERİ.
Nasıl olsa hastalığı size melek ibneler ve erkek fahişeler bulaştırdı.
Bunun haricinde kıçınızda isilik bile olmayan çok temiz yurttaşlardınız! Ben uzaklara bakıp enfeksiyonun şiirini yazdım. Beyaz bir odada beyaz bir sabaha uyandım. Ruhum, taşaklarım, tarzım, hücrelerim, gözlerim çürüktü. Nasıl olsa hastalığı size seviştiğiniz ölüler bulaştırdı. Kahverengi dilleriyle, safra kokusuyla sizi öptüler, sizi öptüler ve eve yolladılar, işe yolladılar, çöplüğünüze yolladılar.
BİZ BÜYÜK KÖTÜLÜĞÜZ.
Politikanın paravanıyız. Politikanın şirketleriyiz.
Politikanın acil servisinde kan işiyoruz.
tarih genişliyor. Tarihi bakteriler yazıyor. Delilik, kozmoloji. Kitaplardan okuduğumuz her şey virüslerin dansı. Bedenlerimiz, olaylar, hırslarımız ve özcü psikolojimiz yok. Genlerimiz dünyaya saldırıyor.
Durduğunda porto şarabı rengini alan idrarımı seyrediyorum. Kendimle aramda romantik ve kanlı bir tarih var. Damarların, deney tüplerinin, benliğimin, egonun, şiirin, röntgen filmlerinin, kataterlerin, kanlı bezlerin, irinli derilerin, şişmiş ciğerlerin komik tarihi. Bütün bu katliamı düşündüğümde beni bir gülme alıyor. Kahkahalarım rüzgarın taşımasıyla sanki tüm acı çekenlere uğruyor. Dünyanın göt deliğinde bir araya gelip katıla katıla gülüyoruz.
İshal geliyor.
morbid iletişim geliyor.
sosyal güvenlik kurumu geliyor.
teknisyen geliyor.
annem geliyor.
Yağmur geliyor.
Kahvecide oturup kolestrol, trigliserid, total bilirubin, kefen paketi, ses, ağrı, lokal anestezi, before after kolera hastası fotoğrafı, lenfosit sayısı, kimsesiz kadavralar, melankoli ve sarılmanın öneminden konuştuk. Mesih geliyordu. elinde toplu taşıma biniş kartı vardı. Gözlerinin içi parlıyordu çünkü milenyum herkese göre bir halttı. Herkesin kirli ve hastalıklı bedenine göre bir yaratılış bulunabilirdi. Melek el telefona uzandı, çok uzak bir yerde, çok uzak bir gecede. Alo dedi, nasılsın iyi misin diye sordu. Kafan nasıl diye sordu. Kimyan nasıl, başarabildin mi, uçabilecek misin batıya doğru?
Ölüme çare bulunmasıyla ilgili klişeler sıralanıyordu. Hayata çare bulunmalıydı. Kahvecide oturup huzursuzluktan ve korkudan bahsettik. Çürümenin evrenselliğinden. Çürümenin yıkıcılığından ve tüm ideolojik bokları nasıl ortadan kaldırdığından konuştuk.
Aklım yaşanması gereken bir evren. İnsan yaşanması gereken bir çürüme. Yaşam insanlarla azalan bir evren. Evren çürümesi gereken bir yaşam.