uzaklığın sabit güneş

 

zaman ve saçlarının kendi üzerine

yavaş ve geometrik bir etkisi olmalı

aynı yatak, aynı sabah, aynı kapıdan

çıkan ince dünyaya uyanıyorum

yumurtanın sıradanlığı konu oluyor

gün ilerliyor, uzatmayacağım

 

yetmez arkeoloji, ilerliyor ve sessiz

kuyu doluyor mutlu kavimle

bir gün ölüyorum, yakın şimşekler

uçurtma yırtmacında ilkel şemsiyeler

yağmur düşüyor değişmeyenlerden yürüyerek

aklımda evet imparatorluğun garip adası

kimse gündüze alışmadığından ikindi

büyüyor ayrılık oyunu değildi değirmen

seni daha fazla üzmeyeceğim

 

her söylediğimde hareketsiz alfabeyi

dur duman, duyar mısın sesi mesela

o maviyi daha yüce, daha bilinmez

okumak da demeyelim, daha hayat daima

renk ile duygu mesela, akşama değişiyor

rüzgâr diğer koyda mim oynuyor

ışık açmıyor kızıl sezginin aydınlık yüzüne

saksılar devriliyor ıslak gecede

yıldız sönüyor ve kule yaşlanıyor

 

bittiğiyle – sevmediğim yas,

sevmediğim uykular ve sevmediğim yorgan,

iyi geceler kaldı diyordum sonunda

tutuk durdu uzaklığın sabit güneşe

Share on FacebookTweet about this on TwitterPin on PinterestShare on Google+Share on LinkedInPrint this pageEmail this to someoneShare on Tumblr