“Dış okur” gözüyle Et Kısmı, Damgası
Şiirle matematik arasında hiç değinilmediğini düşündüğüm bir koşutluk gözlüyorum ki bu iki pratikte de üreticiler ile birincil tüketicilerin oluşturduğu kapalı topluluk yapısıdır. Şiir alanının tamamını kuşatan bir niteleme değil bu elbet ancak Nazmi Cihan Beken ve yakın çevresindeki bir grup şair için bu koşutluğu işlevsel buluyorum. Popüler bilim okurunun cari matematik üretimine temas edememesi gibi Nazmi Cihan Beken şiiri de “dış okur” için erişime kapalı görünüyor.
Bu koşutluğun imkanlarını biraz daha sürdüreyim. Matematik için bu erişilmezliğin doğal ve meşru olduğunu söylemek mümkün. Peki, Nazmi Cihan Beken şiiri kendi erişimsizliğinin hakedişine sahip mi? Ya da şöyle: bu şiirin dış okurla arasına koyduğu yahut bu şiirle dış okur arasında oluşan mesafe, değerli bir mesafe mi?
Şiiri, esas olarak içe yahut dışa (ya da ikisine birden) dönük duyuşun aktarımı olarak göreceksek, Et Kısmı, Damgası’nın bu minvalde bana duyurduğu iddia, Nazmi Cihan Beken’in dilini, duyuşun aktarımına araç yapmanın ötesine geçirip dilin araçlarını/imkanlarını bizzat duyuşun kendisine koşturduğudur. Bu iddia, dış okuru en azından özge bir tecrübeye çağırıyor. Buna tanımadığınız bir “türün”, sofistike algı ve ifade yollarını araştırma/anlama tecrübesidir diyebilirim.
Dilin bizzat duyuşa koşulduğu zannıyla aldığımız bu şiir, et kısmının, “insanı tanımlayan”, “güneşin nasıl yapıldığı”nın şiirini aramak iddiasındadır ki burada yöntemin araca uygunluğu söz konusudur. Duyuşa koşulan dil, hemen yanında eti, karşısında da maddi varoluşu bulduğundan, somut bir bağlam kazanmış, vokabülerini ve imgesini çoklukla bedenden, maddi duyuşlardan ve somut isimlerden devşirmiştir diyebiliyorum.
Burada, Siz Araştırmıştınız şiirine dikkat çekmek isterim. Bu şiir, dış okurla mesafenin en aza indiği şiirlerden ve aynı zamanda okura kitabı açan oldukça güzel bir şiir. Şairin gövdesinin bütününü biyopsiye açtığı bu şiirde, her ne kadar neşteri tutanlara karşı bir tavır takındığı düşünülse de ben biyopsiyi yapanla ona maruz kalanı eşleştiriyor ve buradan uzanıyorum kitabın ve şairin içine. Dış okurlara da tavsiyem bu olacaktır. Bir de bu şiirin Karakoç’un Şahdamar şiiriyle komşuluğuna işaret etmek istiyorum.
Et Kısmı, Damgası’nda açıkça seçilen bir özellik de vokabüler zenginliği ve imge kurulumundaki serbestlik ve çeşitlilik. Dilin bu merkeziliğinin doğal sonucu olarak da kendini yazdırtan
“Siyah göllerin gözlerini bağla karala”
“Uzun bir sırt. Kıyıları yarılı. Sırtı buz, kuzey buz sırtı”
gibi dizeler ve hatta dil kullanımının dayandığı bir tür esrime halinin yarattığı, anlamın ve bağlamın tamamen yittiği (elbette dış okur için), dil ve ses oyunlarından mürekkep şiirler de var karşımızda (Humbaralar Kumbaralar).
Toparlarsam, bir dış okur olarak, yukarıda andığım mesafenin değerinin yüksekliğine kanaat getirdiğimi ve kolay ilişki kurabildiğim, Siz Araştırmıştınız, Kış Gecesi Şarkıları, Mahsus, Orta Sandık Kara Sandık, Odaya Düşen Bir Odada, Uyanma Aminleri ve Koyuluğundan gibi şiirleri, kitabın koyduğu mesafeye yahut talep ettiği çabaya kefil bulduğumu beyan ediyorum.