Yürüyen aksam. 160. kilometreyi ilk gördüğümde, nerdeyse benimle yaşıt bir Ford kullanıyordum ve yanımda babam vardı. Şimdi yürüyen aksamı dinle, demişti. Sesler, titreşimler, hatta kokular. Kendi arabanı tanırsın. Dikkat çok önemliydi. Eller de. Kimse 160. kilometrede hata yapmak istemez. Ama en güzeli, iki parmak aralıklı camdan içeriye giren ıslıklı serseri duygulardı.